Kilitbahir Ağadere Ağır Mecruhin Hastanesi
Ahmet Yurttakal
ÇOMÜ Yüksek Lisans Öğrencisi
Özet
Ağadere, Çanakkale Muharebeleri’nde cephe gerisinde Türk Ordusuna sağlık hizmetlerinin verildiği önemli yerlerden biridir. Kilitbahir Köyü’nden Eceabat’a giderken askeri birliği geçtikten sonra sol taraftaki geniş vadinin bulunduğu dere içerisinde yer almaktadır. Çanakkale Muharebeleri sırasında; 4 ncü Tümen Seyyar Hastanesi, 9 ncu Tümen Seyyar Hastanesi, 3. Kolordu’nun 1 nci Seyyar Hastanesi ve Maydos bombardımanından sonra Maydos hastanesi burada konuşlanmıştır.Güneyden ve kuzeyden gelen yaralıların toplanma ve sevkinin yapıldığı yer de bu deredir.
Binlerce yaralının tedavileri süresince şehit olan askerler ise derenin güney yamacında bulunan uzun tepeciğe defnedilmiştir. Ağadere bölgesinde büyük bir şehitliğin olduğunu ve 3000 Türk askeri mezarının bulunduğunu 1919 yılında Gelibolu Yarımadası’nı Binbaşı Ahmet Zeki (Soydemir) Bey ile gezen Avustralyalı Savaş Muhabiri Charles Bean hatıralarında belirtmiştir. Şehitliğin bulunduğu arazide şehit kemikleri halen toprak üzerinde etrafa serpilmiş bir şekilde bulunmaktadır. Görülen bu kemikler buradaki şehitliğin var olduğunun en önemli ispatıdır.
Müttefik ordusu Gelibolu Yarımadası’ndaki diğer hastaneler gibi Ağadere bölgesindeki hastaneleri de Cenevre Sözleşmesini hiçe sayarak, savaş müddetince bombardıman etmiştir. Bu bombardımanlar esnasında birçok yaralı nefer tekrar yaralanmış, birçok yaralı ise şehit olmuş ve hastanelerde önemli ölçüde zarar meydana gelmiştir.
Anahtar Kelime: Ağadere, Sargı yeri, Hastane, Çanakkale, Şehit
Abstract
Ağadere is one of the aid posts for Turkish Army in Gallipoli Campaign. It is situated in the valley at the left after passing through from Kilitbahir to Eceabat. During the campaign, Field Ambulance of 4th Division, Field Ambulance of 9th Division, Field Ambulance of 3rd Army Corps and Maidos Ambulance was deployed in this valley. This is also rest and sending camp for wounded soldiers from Ari burnu and Helles.
Soldiers dying during treatments were buried on the long knoll on the south of the valley. Australian War Correspondent Charles Bean who exercised on Gallipoli Peninsula with Major Ahmet Zeki (Soydemir) Bey stated in his diary that there was a big martyrdom and were graves of approximately 3000 Turkish soldiers around Ağadere territory. Inside martyrdom site bones of martyrs are still found scattered on the ground. These bones are the crucial proof that there is martyrdom here.
Without regard to Geneva Agreement, Allied Army bombarded ambulances around Ağadere territory besides other ambulances on the Gallipoli Peninsula during the campaign. Due to these bombardments, many of the wounded soldiers were re-wounded or martyred and great damage appeared on the ambulances.
Key words: Ağadere, Aid post, Ambulance, Gallipoli, Martyr
Gelibolu Yarımadası 1915 yılında Çanakkale Muharebeleri’nin tüm şiddetine sahne olmuştur. Bu mücadele şüphesiz iki tarafın binlerce kaybı ile sonuçlandı. Türk tarafının yaptığı savunma mücadelesinde çoğu asker; şehit, yaralı veya esir oldu. Türk askerinin kimi taarruz sırasında, kimi siperde, kimi bombardımanda, kimileri de yaralanıp hastanelerde şehit oldu. Savaş bitip müttefiklerin Yarımadayı boşaltmasının ardından birliklerin büyük kısmı başka cephelere gönderildi. Kalan birlikler ise muharebe sahasında birçok anıt ve şehitlikler yaptı. Bu şehitliklerimizin çoğu ise hastane yakınlarına defnedilen askerlerin gömülü olduğu yerlerdir. Bu anıt ve şehitliklerden birçoğu günümüzde unutulmuş yahut kaybolmuştur. Bugün onları ancak belgelerden, hatıralardan ya da eski fotoğraflardan bulmak mümkündür.
“Ağadere” bölgesinde bulunan şehitlik de unutulmuş olan yerlerden biridir. Ağadere, Çanakkale Muharebeleri’nde cephe gerisinde Türk Ordusuna sağlık hizmetlerinin verildiği önemli yerlerden biridir. Bazı kaynaklarda “Ağadere” bazı kaynaklarda ise “Ağdere” olarak adından söz edilen bu dere, Kilitbahir köyünden Eceabat’a giderken askeri birliği geçtikten hemen sonra solda görülen ve ileri doğru geniş bir vadiyle açılan deredir. Çanakkale Muharebeleri sırasında Sıhhiye bölükleri ve Tümen sargı yerleri ve Ağır Mecruhin hastanesi, tarif ettiğimiz batıya doğru uzanan bu geniş vadide konuşlanmıştır.
25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarmaların yapılıp savaşın başlamasından itibaren günlerce süren taarruzlar neticesinde, yaralıların sayısı bir hayli artmıştı. Yaralılar sıhhiyeciler tarafından taşınmaktaydı.
“Kıta sargı yerleri yaralıların ilk müdahalelerini yapıyordu. Yarası ağır olanlar araba durak yerlerine gönderiliyor, buradan büyük sargı yerlerine sevk ediliyor veya tümen sıhhiye bölüklerine sevk ediliyordu.”(Öymen 2005: 56).
Her birliğin ayrı sargı yerleri bulunmaktaydı. Ağır yaralılar ve bulaşıcı hastalıklı olan yaralıların tedavileri ise belli merkezlerde yapılıyordu. Bu derin vadi ise birçok tümenin hastanesine ev sahipliği yapıyordu.
Ağadere’de konuşlanan hastaneler ise şunlardır:
“4 ncü Tümen Seyyar Hastanesi, 9 ncu Tümen Seyyar Hastanesi, 3. Kolordunun
1 nci Seyyar Hastanesi.” (Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi 1980: 549)
Bunların yanı sıra Maydos Hastanesi’nin bombardıman edilmesi sonucu buradaki hastane de Ağadere’ye taşınmıştır. O günkü bombardımanı yaşayan Mükellef Yzb. Op. Dr. Ömer Vasfi hastanenin nakledilmesini şöyle anlatmaktadır:
“… Şehir alevler içinde yanmaya devam ediyordu. Yaralı(ların) ve halkın şehirden çıkarılıp, Kilye limanına yanaşan Basra ve Halep vapurlarına bindirilmeleri emrolundu. Tasavvur olunamayan güçlük ve felaket içinde emir yerine getirildi.
Cephede harp olanca şiddetiyle devam ediyordu, yaralı akınının arkası gelmiyordu. Verilen acele bir emirle Kilidülbahir yanındaki zeytinlikte (Burası Ağa Deresi adıyla maruftur) çadırları kurarak faaliyete başladım. Evvelce şimalden ve cenuptan gelen yaralılar Maydos’ta toplanıyordu. Şimdi de Ağa Deresi’ne gönderilmeye başladılar. (Ömer Vasfi 1967: 23)
Böylece dört hastane Ağadere bölgesinde konuşlanmıştır. Cepheden gelen binlerce askerin tedavisi mümkün olduğu kadarıyla yapılıyordu. Elbette ki gelen yaralılara müdahaleler anında yapılamıyordu. İhtiyat Zabiti Münim Mustafa Ağadere’den geçerken bu manzara karşısında çok etkilenir ve bu bölgeyi şöyle anlatır.
”…Ağaderesi ve Çamburnu hastanelerine yaklaştığım vakit hayvanımı ileriye müşkülat ile yürütebiliyordum. Büyük taarruzun akabinde gördüğüm o yaralı deryasının tekrar karşıma çıkacağından korkarak adeta titriyordum. O necip insanların yollarda, topraklar üzerinde sefil bir halde yatarak doktor, hastane beklemeleri gözümün önünden bir daha geçiyordu. (Münim Mustafa 1940: 105)
Çanakkale Cephesi’nde kurulan sargı yerleri korunaklı vadilerde teşkil edilip, Kızılay işaretli bayraklarla donatılıyordu. Beyaz çadırların üzerinde kırmızı hilal işareti bulunmaktaydı. Bunun yanı sıra büyük kıta sargı yerlerinin yakınına ise toprak üzerine kırmızı tuğladan uçaktan görülebilecek biçimde hilal işareti yapılmıştı.
Tüm bu çalışmaların amacı müttefik savaş uçakları ve muharebe gemileri tarafından hastanelerin bombardıman edilmesini engellemekti. 6 Temmuz 1906 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne göre hastane ve sargı yeri gibi yerlere saldırı yapmak yasaktır.
Ağadere’nin de bir hastane olduğunu gösteren bu işaretlemelere ve bahsi geçen Cenevre Sözleşmesi’ne rağmen müttefik kuvvetler bu kuralları hiçe sayarak savaş müddetince çeşitli hastanelerimizi bombardıman etmiştir. Ağadere Ağır Mecruhin Hastanesi de müttefikler tarafından birkaç defa bombardıman edilen hastanelerdendir. Bu bombardımanda birçok yaralı nefer tekrar yaralanmış, birçok yaralı ise şehit olmuş ve önemli ölçüde zarar oluşmuştur.
Bu saldırılardan biri dönemin resmi kayıtlarında şu şekilde yer almıştır:
“5 Ağustos 1915 tarihinde yayınlanan bildiriden; Kilitbahir civarında Ağadere’si mevkiinde etrafı Hilâl-i Ahmer bayraklarıyla donatılmış olmasına rağmen hastanemize düşman tayyarelerinden bombalar atıldı. Dört yaralımız şehit oldu, on dört kişi de ayrıca yaralandı.”(Albayrak ve Sarınay 2005: 214).
Müttefik ordusu yalnız tayyarelerle değil, aynı zamanda gemilerle de bu dereyi bombardıman etmiştir. Bir başka saldırı da resmi kayıtlarında şu şekilde yer almıştır:
“29 Kasım’da 1915 öğleden sonra Agamemnon sisteminde bir düşman gemisi Kilitbahir civarını bombardıman etti. Ağaderesi'ndeki hastanelerimizi de ateş altına alarak dört neferimiz şehit, yirmi neferimiz yaralandı. Ağır mecrûhîn hastanesinin Hilâl-i Ahmer bayrağı yandı. Subaylara mahsus büyük hasta çadırı harap olduğu belirtilmiştir (Albayrak ve Sarınay 2005: 208).
Bu bombardıman büyük zarar verdiğimden dolayı “2 Aralık 1915 tarihli Tanin gazetesi de haber vermiştir.” (Esenkaya 2006: 57)
Bu saldırılar sonucu bölgede bulunan birçok yaralı Mehmetçik acı içinde kıvranırken düşman mermileri tarafından acımazsızca tekrar yaralanmış, kimileri de şehit olmuştur. Hastane ve Sargı yerlerinin bombardıman edilmesi Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı) tarafından birçok defa protesto edilmiş, bu protesto mektupları, ilgili devletlerin İstanbul’daki sefaretlerine iletilmiştir. Ne yazık ki, bu tür uygulamalar çeşitli tarihlerde birçok sargı yeri, revir, hastane ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasıyla devam etmiştir.
Unutulmuş bir şehitlik
Çanakkale Cephesi’nde tüm kıta sargı yerlerinin yanında mutlaka şehit olan askerlerin defnedildiği bir şehitlik de bulunmaktadır. Bu nedenle Ağadere bölgesinde de şehitlik mevcuttur. Avustralyalı Savaş Muhabiri Charles Bean, 1919 yılında tekrar Gelibolu Yarımadası’na geldiğinde günlerce araziyi Binbaşı Ahmet Zeki (Soydemir, 57. Alay 1. Tabur Komutanı) ile gezmiştir. Çamburnu’nda kamp kurmuş, gezdiği yerleri not etmiştir. Gallipoli Mission adlı eserinde
Ağadere’de bulunan şehitliği Charles Bean şu şekilde anlatmaktadır:
“Akşam karanlığında, kampımızdan çok uzak olmayan bir yerde dört haç işareti fark ettik ve bunlara doğru yürüyerek göründüğü üzere dört Hıristiyan (haçlarla işaretlenmiş) ve 3.000 Türk’ün mezarlarından oluşan büyük bir Türk mezarlığı bulduk. Türk mezarlıklarını genellikle, uzaktan gri ağaç anıtları görebildiğimiz çok ince selvi ağaçlarının arasından fark edebildik. Bu mezarlıktaki haçların üzerinde 3 Alman askeri mühendisi ve 1 tane de Yunan doktorun adını gördük. 3.000 Türk’ün mezarlarının arasında duran bu üç Alman mezarının varlığı, harekât boyunca ortalama Avustralyalı askerlerinin bizimle çarpışan birliklerdeki Almanların sayısından fazla tahmin edildiğine bir kanıttı (Bean 1948: 45–46).
Charles Bean’in hatıralarında ifade edilen bu husus bölgede bir şehitliğin olması gerektiğine işaret etmektedir. Yapılan arazi çalışmasında derenin güney yamacında küçük, uzun bir tepe üzerinde bulunan şehitlik tespit edilmiştir. Bu alanda birçok şehit kemikleri halen toprak üzerinde her tarafa serpilmiş bir şekilde bulunmaktadır. Bu kemikler buradaki şehitliğin var olduğunun en önemli ispatıdır.
Şu aşamada “Dur Yolcu” rölyefinin altında ve dolayısıyla herkesin gözleri önündeki savaş yıllarının en önemli hastanelerinden birine ait bu şehitliğin bir an önce ihya edilip hak ettiği konuma ulaştırılması lazımdır. Bu unutulup giden şehitliğimiz Gelibolu Yarımadası’ndaki en büyük şehitliklerimizdendir. Dolayısıyla Eceabat için ayrı bir değerdir. Bununla birlikte hem Çanakkale Savaşları tarihinin bir bilinmeyeni gün yüzüne çıkacak, hem de cephede yaralanıp hastanelerde canlarını veren, sayıları 3.000’i bulan aziz şehitlerimizin anı ve izleri yaşatılacaktır.