Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Çanakkale Savaşları

Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerin Raporları

 

Kitap Adı;  Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerin Raporları

Kitabın Yazarı;  Akdes Nimet KURAT

Basım Yeri;  Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara

Basım Yılı;  1966

Sayfa Sayısı; 101

Cilt Tipi; Karton Kapak

Kağıt Cinsi ; Kitap Kağıdı

Dil; Türkçe

 

                1914 yılında başlayan ve 1918 yılında sona eren; harp tarihinin ilk topyekûn savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca insan zarar görmüştür. Bu savaşı daha önceki örneklerinden ayıran en büyük özelliği ise savaşta kullanılan harp teknolojisidir. Bu özellik savaşın sonunda ortaya çıkan kayıp bilançosunun fazla olmasındaki en büyük etkendir. Birinci Dünya Savaşı, o dönem dünya siyasetinde söz sahibi olmak isteyen birçok gücü bir araya ya da karşı karşıya getirmiştir. Avrupa’da Almanya, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ile tarihi bağlarını tekrar kontrol etmiş; İngiltere ile Fransa ise Alman tehlikesine karşı geçmişe perde çekmiştir. Kapladığı geniş ve stratejik alanlardan ötürü büyük tehlike altında olan Osmanlı İmparatorluğu ise bu savaşta yalnız kalmak istemiştir. İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya ile savaş öncesi ittifak için yapılan görüşmelerden sonuç alamayan Osmanlı, Almanya’nın Ortadoğu ve Kafkasya’daki siyaseti ve uyguladığı stratejiden ötürü bu bölge tek dost olarak Almanya’yı yanında görmüştür. Fakat Türk- Alman ilişkileri sadece siyasi boyutta değil askeri boyutta da çok gelişmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile Almanya’yı kader ortaklığına ve aynı ittifakın içinde yer almaya mecbur eden 2 Ağustos 1914 tarihli Türk – Alman Siyasi İttifak Anlaşması yakın tarihimizde de ayrı bir öneme sahiptir. Anlaşmanın aslı bugüne kadar ortaya konulmamış olduğu da bir gerçektir. Anlaşmanın mevcut şekli; çeşitli hatırat ve yabancı kaynaklardan alınan bilgilere göre dokümanlarda yer almaktadır. İttifak anlaşmasının üçüncü maddesi gereğince “Harp durumunda Alman Askeri Heyeti Türkiye’nin emrine verilecek, öte yandan Türkiye, Ekselansları Harbiye Nazırı ve Ekselansları Askeri Heyet Başkanı’nın birlikte vardıkları anlaşmaya uygun olarak, yukarıda sözü edilen Askeri Heyet’e Ordunun (Türk Ordusu) genel yönetimi konusunda gerçek bir etkinlik sağlayacaktır.” Bu madde ile Askeri Heyet’e dâhil Alman subaylarına orduda fiili komuta makamlarına getirilme hakkı sağlanmıştır.

Akdes Nimet Kurat’ın Liman Von Sanders, Fritz Bronsart Von Schellendorf ve Hans Von Seeckt’in notlarından derlediği 1966 basımlı, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerinin Raporları” adlı bu eserde 2 Ağustos 1914’te yapılan Türk – Alman ittifakı gereğince Askeri Heyet’e katılan Alman subaylarının Türk – Alman ilişkileri, Türk ve Alman komutanlarının aldığı kararlar, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın faaliyetleri hakkındaki düşünceleri, askerin sevk ve idare meselesi, cephelerdeki başarısızlıklar ve savaşın kaybedilmesi ile ilgili düşünceleri yer almaktadır.

                Von Bronsart anılarında Osmanlı Devleti için “Balkan Harbi’nde zayıf düşen bir millet kendi şartlarına göre büyük bir ordu çıkarmış ve büyük bir gayretle bu orduyu ayakta tutmuştur.” der. Birinci Dünya Savaşı’nda ise yorgun Osmanlı Ordusunun cephelerdeki başarısızlığına ve askeri kayıplarına sebep olarak Osmanlı Devleti’nde askeri zabit sınıfının olmaması, iklim ve ulaşım şartlarını göstermektedir. “ Avrupa’dan Türk sınırlarına kadar giden nakil yollarının çok düşük faaliyeti, ve bu yollardan kıt’alardan başka bütün askeri malzeme, otomobiller ve maalesef kömür, yiyecek maddeleri ve demir yolu malzemesinin taşınması neticesinde, bu taşınanların çoğunun, demir yolunun taşıma takatlarının çok üstünde çalışmasına rağmen, geç gelmesi aşikardı.”

                General Von Seeckt, “Türkiye’nin kaderi Almanya’nın kaderine tabi olduğu cihetle, Almaya’nın yenilgisi Türkiye’yi de aynı akıbete maruz bıraktı.” Dedikten sonra Türkiye’ye sorulacak tek şeyin “nasıl oldu da savaşın sonunda, savaş halkasının en zayıf noktalarından birini teşkil ettiği” sorusu olduğunu söylemektedir. Osmanlı Devleti’ni çöküşe götüren sebepler arasında Harp zamanında hâkim olan Komite ’de zamanla bazı karanlık çıkarları olanların yer alması, ordunun siyaset içerisinde olması, devlet işlerine deneyimsiz kişilerin gelmesi, Ermeni meselesinin harp üzerine yansımaları, fikir akımlarının komutanlar üzerindeki etkisi, yetersiz ve imtiyazsız işleyen bir maliyenin olması ve iaşe meselesi üzerinde durur. Çanakkale Cephesi’nin açılması ve Türkler açısından zaferle sonuçlanması; bu zaferin iki taraf için sonuçları ve Çanakkale Zaferi’nden sonra orduların vaziyetleri hakkında bilgiler sunmaktadır.

                Liman Von Sanders ise yenilgide esas sebebin Enver Paşa’nın Almaya’da çok tutulması ve ona güvenilmesi, ancak Enver Paşa’nın kendini beğenmiş birisi olduğunu ve ona güvenilmemesi gerektiğini, Alman makamlarına daha önce bildirdiği halde söz geçirememekten yakınmaktadır. Osmanlı Devleti’nin çöküşüne zemin hazırlayan sebeplerden bahsederken Enver Paşa’nın Kafkas Cephesi’ndeki faaliyetleri için  “Sarıkamış taarruzunu haklı çıkarmak yolunda herhangi bir sebebi Harp Tarihi hiçbir zaman tesbit edemeyecektir.” sözlerini söyler.

                Akdes Nimet Kurat, 22 Nisan 1903’te Tataristan Özerk Cumhuriyetinin Berkete köyünde dünyaya gelmiştir. 1922’de Rusya’da tasfiye harekelerinin başlaması üzerine İstanbul’a gelmiş ve 1924’te Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edilmiştir. Tarih araştırmalarında kaynaklar hususuna önem veren Akdes Nimet Kurat, Türk tarihi hakkında doğru bilgi edinmek için ana kaynak ve orijinal vesikalardan yararlanarak bu yolla eserler yazılması gerektiğini ve yazılacak eserlerin de rastgele değil, ilmi metotlar çerçevesinde hazırlanmasını vurgulamıştır. Bu bağlamda, çalıştığı konular hakkındaki eserleri ve arşiv belgelerini görmek için belgelerin olduğu her yere gitmiş, Doğu Anadolu’daki Türk-Rus münasebetlerini ve Kafkas Cephesi’ni etraflıca aydınlatmak ve anlatmak için 1967 yılında Erzurum ve Kars illerine araştırma gezisi düzenlemiş, Milli Mücadele Dönemi’nin Erzurum ve Kars’ı hakkında belge ve yayınların dışında halktan da bilgi edinmeye çalışmıştır. Türk tarihinin en önemli bölümü olarak yakınçağı gören Kurat, mağlubiyetlerin nedenlerini öğrenir, öğretir ve bu hatalar düzeltilirse medeni dünyada layık olunan noktaya ulaşabileceğini belirtmiştir. Bunun için önce yakınçağda Osmanlı Devleti’nin durumunu gösterecek eserler neşrederek işe başlanılması gerektiğini vurgulamıştır. Çeşitli konularda 23 kitap ve bazıları kitap boyutunda olan 79 bilimsel makale kaleme almıştır. Göktürkler, Malazgirt, ilk Türk denizcilik faaliyetleri, Osmanlı Tarihi’nin Bizans kaynakları, Türkiye’nin İsveç, Lehistan, İngiltere ve ABD ile ilişkileri, Bulgar ve Sırp kronikleri, I. Dünya Savaşı’nda Türkiye-Almanya münasebetleri gibi eserleri, onun engin tarihçiliğinin doğal bir neticesidir. Günümüzde Birinci Dünya Savaşı’na ait sorunlar hala aydınlatılmış değildir. Aradan 102 yıl geçmesine rağmen ittifak ile ilgili belgeler tasnif edilmiş değildir. Bu durumda da konu ile ilgili basmakalıp ifadeler, peşin hükümler ve taraflı değerlendirmelerin tarihi gerçekliğin yerine geçmesi doğal hale gelmiştir. Bu noktada imdadımıza Osmanlı Ordusu’nda görev yapmış Alman subaylarının tuttuğu hatıratlar yetişir. Akdes Nimet Kurat’ın derlediği bu eser Birinci Dünya Savaşı’nda Türk – Alman münasebetleri, Türkiye’nin yenilmesi vb. konular üzerinde araştırma yapmak isteyenler için birinci elden kaynak niteliği taşımaktadır.