Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)*
Recep ÇELİK**
Özet
Çanakkale, I. Dünya Savaşı içerisinde en kritik savaşlara sahne olmuştur. Çanakkale stratejik önemine binaen askeri bölge ilan edilmiş ve buradan devlete zararlı olabilecek her türlü düşman unsur uzaklaştırılmıştır. Bu kapsamda konsolosluklar da zaman içerisinde bölgeden kaldırılmışlardır. Konsoloslukların bina ve eşyaları savaşta ciddi ölçüde zarar görmüş, sağlam kalabilenler İstanbul’a nakledilmiştir. Konsolosluk binaları ise zaman zaman askeri ihtiyaçlar için kullanılmıştır. Zira savaşta askeri ihtiyaçlar her zaman ön planda olmuştu. Bu süreçte Osmanlı Hariciyesi uluslararası konsolosluk hukukuna azami ölçüde riayet edilmesi hususunda askeri ciheti uyarmış, ileride uluslararası alanda devleti sıkıntıya düşürecek hareketlerden uzak durulması konusunda ikazlarda bulunmuştur. Nitekim konsolosluk binaları ve eşyaları Çanakkale savaşları sonrası Osmanlı Devleti için ciddi bir sorun teşkil etmişti. Meselenin çözümü için bir mülkiye müfettişi görevlendirilmiş ve Heyet-i Tahkikiye kurulmuştur. Şuray-ı Devlet ve Meclis-i Vükela’ya kadar sorun aksetmiş, sorumlular hakkında adli süreç başlatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çanakkale, Konsolosluklar, Konsolosluk Eşyaları, Hariciye Nezareti, Uluslararası Hukuk.
The Matter of Belongings and Properties of Consulate Damaged in
Dardanelles During WWI (1914-1922)
Abstract
Dardanelles was the scene of the most critical wars in the World War I. By the virtue of the fact that Dardanelles has a strategic importance, it was declared military zone and all kinds of hostile elements that could be detrimental to the state were removed from here. In this context consulates were sent away in time. The buildings and properties of consulates were damaged seriously due to the war. Saved properties were sent to Istanbul. The buildings of consulates were used for military requirements at times.
Because military requirements were given priority in the war. The Ottoman Foreign Affairs had warned the Ottoman Military in point of complying with utmost international consular laws and also awaked to keep away from actions that would be able to state into distress in the international arena. After Dardanelles Campaigns, Buildings and properties of consulates were in trouble seriously in terms of Ottoman. A civil inspector was appointed for the solution of the matter and committee of investigation was constituted. The problem was reflected to the Council of State and Ministers and legal action was taken against guilties.
Key Words: Dardanelles, Consulates, Properties of Consulate, Foreign Affairs, International Law.
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
Giriş
Konsolosluk kurumu, sürekli diplomatik temsilciliklerden daha eski bir geç-mişe sahiptir. Bu kurum, diplomatik, siyasi, ticari ve adli ilişkiler gibi çeşitli ne-denlerle M.Ö. ilk bin yıl içinde ortaya çıkmıştı. Eski Yunan kent devletlerinde, Roma’da, Bizans’ta konsoloslar siyasi, askeri, adli görevler ifa ettiler. Ortaçağ son-larında İtalyan, İspanyol ve Fransız tacirler, çıkarlarını korumak için aralarından görevliler seçip bu görevlileri ticari faaliyetlerini sürdürdükleri ülkelere gönderi-yorlardı. Yakın çağa doğru ise özellikle ticaret geliştikçe ülkeler tacirlerini ve uy-ruklarını yöneticilere karşı korumak için belli başlı ülkelerin limanlarında ve tica-ret kentlerinde bir tür sürekli konsolosluk kurumu oluşmaya başladı. Buna göre konsolos yabancı bir ülkede kendi vatandaşlarının çıkarlarını ve haklarını koruyan, gözeten ve diplomatik bağışıklıktan yararlanan bir kamu görevlisidir.1 Osmanlı Devleti, konsoloslukların açılması hususunda oldukça hoşgörülü olmuştur. Bizans döneminden kalma konsoloslukların varlığını sürdürmesine izin verilmiş, zamanla sayıları ve etkinlikleri artmış, konsolosluklar devletin iç işlerine karışma aracı ha-line gelmiştir.2 Tanzimat öncesinde konsoloslar, adli ve idari meselelerde Osmanlı Devleti ile kendi devletleri arasında; fakat içeriğini Osmanlı’nın belirlediği hukuk nizamı içerisinde faaliyet göstermekteydiler. Nitekim devlet, büyüklüğü ve ulus-lararası alanda müzakere pozisyonunun güçlü olması sayesinde başka devletlerin yardımı olmadan istediğini dikte ettirebiliyordu. Ancak Tanzimat bu durumu değiş-tirmiştir. Devletin idarî, adlî ve malî konularda yeniden inşa edilme sürecinde mü-racaat edilen Batılı kurumların iktibas edilme stratejisi, konsolosların faaliyetlerinin meşruiyet kaynağını kendi ülkelerinin temel hukuk prensiplerine dayandırmış, bu da müdahale olarak değerlendirilecek hareketlere ve girişmelerine sebep olmuştur.3 Zira konsolosluklarda devletin siyasi işleriyle alakalı elde edilen bilgiler yabancı devletlere bildirilmek suretiyle casusluk faaliyetlerinde bulunulmuştur.4 Kapitülas-yonlar çerçevesinde de XIX. yüzyılla birlikte konsoloslukların Osmanlı Devleti’ne girişleri artmıştır. Osmanlı ile yabancı devletlerin ilişkilerinin düzenlenmesi ve yü-rütülmesinde sefaret ve konsolosluklar büyük öneme sahip olmuş, özellikle devletin son yıllarında bu önem daha da artmıştır. Buna binaen konsoloslar siyasi, ticari ve adli alanda hizmet veren bir memur özelliği kazanmışlardır. Zamanla Batılı dev-letler Osmanlı sınırları içerisinde çok sayıda konsolosluk açmış, bu temsilcilikle-rin sayıları, kendilerine tanınan hakların kötüye kullanılması ve izledikleri siyaset
151
sebebiyle çoğu kere devlet için zararlı unsurlar haline gelmişlerdi.5 Böylece devlet adeta, konsolosların gerçekten etkili olduğu bir arenaya dönmüştü.6 Konsolosluk-ların Osmanlı’da yoğun olarak açıldığı yerlerin birisi de stratejik önemi dolayısıyla Çanakkale’dir. Çanakkale Boğazı’nın, deniz ticaretinde öneminin artmasıyla Batılı büyük devletler, bölge ticareti ve boğaz geçişlerini izleyebilmek için Çanakkale’de konsolosluklar açmıştır.7
XIX. yüzyıl ve sonrasıyla birlikte devletler bazı kural ve teknikler üzerinde anlaşmışlar, uluslararası hukuk devreye girmiş, 1818’de toplanan Aix La Chapelle Kongresi’nde bütün devletler için bağlayıcılığı olan modern kordiplomatiğin esasları belirlenmişti. 1815 Viyana Kongresi ve Aix La Chapelle’de özellikle konsolosların sınıf ve dereceleri belirlenmiş, konsolosluğun işleyişinde hiyerarşik bir yapı oluştu-rulmuştur. Modern anlamda konsolosluk hizmetlerinin oluşumuna yönelik ilk adım ise İngiliz Dışişleri Bakanı Stratford Canning’in 1825 tarihli konsolosluk yasasıdır. 1963’de ise Viyana’da yapılan diplomatik ilişkiler ve bağışıklıklar hakkında Birleş-miş Milletler Konferansı’nda 1815’te kabul edilen protokolde küçük değişiklikler yapılmıştır.8 Bu çerçevede Çanakkale’deki konsoloslukların buradan kaldırılması, konsolosluk binaları ve eşyalarının gördüğü zararlar ile bunların devlet tarafından kullanımı çalışmanın esasını oluşturduğundan bu hususlarla ilgili konsolosluk huku-kuna ait bazı kuralları belirtmekte fayda vardır. Buna göre;
“Bir gönderen devletin konsolosluğu, kabul eden devlete usulüne uygun şekilde bildirdikten sonra ve bu devlet tarafından itiraz vaki olmadığı takdirde
152
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
kabul eden devlette üçüncü bir devlet hesabına konsolosluk görevlerini yerine getirebilir (madde 8)”.9
“Konsolosluk memurları, esas olarak gönderilen devletin uyrukluğunu haiz olacaklardır. Konsolosluk memurları kabul eden devletin uyrukları arasın-dan, ancak bu devletin her zaman geri alabileceği açık muvafakatiyle seçilebi-lir. Kabul eden devlet, keza, gönderen devlet uyruğu olmayan üçüncü bir devlet uyrukları konusunda aynı hakkı mahfuz tutabilir (madde 22)”.10
“Kabul eden devlet, hatta silahlı bir çatışma halinde bile olsa, konsolosluk binalarına ve konsolosluk eşyaları ile konsolosluk arşivlerine saygı göstermek ve bunları korumakla yükümlüdür. Bir konsolosluğun geçici veya kesin olarak kapanması halinde yine bu maddedeki hükümler uygulanır (madde 27)”.11
“Konsolosluk binalarının dokunulmazlıkları vardır (madde 31)”.12
“Konsolosluk binaları, mobilyaları, malları ve ulaşım araçları mili sa-vunma veya kamu yararı amaçlarıyla hiçbir çeşit el koymaya teşkil edemezler (madde 31)”.13
“Ulusal güvenlik nedenleriyle girilmesi yasaklanmış veya nizama bağ-lanmış bölgelerle ilgili kanun ve düzenlemeler saklı kalmak üzere, kabul eden devlet, ülkesi üzerinde konsolosluğun bütün mensuplarına yer değiştirme ve seyahat etme serbestliğini sağlar (madde 34)”.14
“Konsolosluk memurlarının tutuklanmaları veya gözaltına alınmaları ağır bir suç halinde ve yetkili adli makamın kararı ile olur (madde 41)”.15
“Kabul eden devlet, konsolosluk mensuplarıyla kendileriyle birlikte ya-şayan aileleri efradını her türlü kişisel yükümlülük ve hangi neviden olursa olsun kamu yararı hizmetleriyle istimval, yardım ve konaklama gibi askerlikle ilgili yükümlülüklerden muaf tutacaktır (madde 52)”.16
Çanakkale’de ilk konsolosluklar XVII. yüzyılda Fransa ve Hollanda (1660), İn-giltere (1662), Cenova (1675) ile açılmış ve sonrasında devamı gelmiştir.17 Nitekim ticaret, denizcilik ve endüstriyel gelişmelere paralel olarak Çanakkale’de birçok kon-solosluk açılmış, bölge önemli bir konsolosluk merkezi olarak uluslararası ilişkilerde
153
önem kazanmıştır. 1840’ta Çanakkale’de İngiltere, Nemçe (Macar), Fransa, Rusya, Hollanda (Felemenk), İspanya, Sicilya, Danimarka, İsveç, Sardunya ve Ellinoz kon-soloslukları vardı. Yüzyılın sonuna doğru siyasi gelişmeler ile bu konsoloslukların kimisinin adı değişmiş ve bu konsolosluklara yenileri eklenmiştir. Nemçe Konsolos-luğu’nun adı Avusturya İmparatorluğu-Macaristan Krallığı, Ellinoz Yunanistan, Si-cilya ve Sardunya İtalya adını almıştır. Yeni konsolosluklar ise Almanya, Amerika, Yunanistan, İsveç, Portekiz, Norveç ve İran’dır.18
Makalede söz konusu olan konsolosluklar Osmanlı’nın müttefiklerinden Alman-ya ve Avusturya, İtilaf Devletleri’nden İtalya, Yunanistan, Fransa, İngiltere, Rusya ve daha sonra Amerika, bu iki gurubun dışında ise Felemenk (Hollanda), İran, İsveç ve İspanya’dır. Çanakkale’nin Nisan 1915’te tahliyesine karar verilmiş, 1918 sonuna kadar bölge sivillere kapatılmıştır.19 Öncesinde Aralık 1914’te konsoloslukların Çanakkale’de kaldırılmaları kararlaştırılmıştı. Mütareke sonrası Çanakkale’de konsolosluklar tekrar faaliyete geçmiş fakat bu konsoloslukların ne zaman aktif hale geldikleri tespit edileme-miştir. Kuvvetle muhtemel mütareke döneminin başlarında konsoloslar Çanakkale’ye dönmeye başlamıştır. Bunun yanında İngilizler Almanya ve İtalya konsolosluk binala-rından bazılarını mütareke döneminde işgal etmişti. Bu çalışmada savaşta zarar gören konsolosluk binaları ve eşyaları, bunların devletin çeşitli birimlerince kullanılması ile tüm bunlardan kaynaklanan sorunlar ele alınmaktadır. Osmanlı Devleti savaştan ye-nik ayrılmış ve İstanbul İtilaf Devletleri’nce işgal edilmiştir. Mütareke döneminde İtilaf Devletleri’nin yüksek komiserlikleri Çanakkale’deki konsolosluk sorununun üzerine gitmiş, hükümet de bu çerçevede kovuşturma başlatmıştır.
1.1. Konsoloslukların Çanakkale’den Kaldırılması
Emniyeti Umumiye Müdüriyeti bütün konsolosların maiyetleriyle birlikte Tek-furdağı veya başka bir yere nakli hakkında girişimde bulunulmasını istemiş, keyfiyet sefirliklere bildirilmiş, sefirlikler de bu talebi esas itibarıyla kabul etmişti. Fakat se-firlikler Çanakkale’deki konsolosların bazılarının yerli olmasından dolayı bu konso-losları başka bir yere göndermenin mümkün olmadığını, ancak azledilebilecek veya memuriyetlerinden geçici olarak alınabileceklerinden bu hususta hükümetlerinden talimat talep edeceklerini ve olumlu cevap almalarının güçlü bir şekilde muhtemel olmadığını bildirmişlerdi.20 Çanakkale’nin ne kadar büyük bir askeri önemi olduğunu hatırlatan Başkumandanlık Vekâleti’nin edindiği istihbaratlar burada büyük ölçüde
154
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
casuslukların yapıldığını ortaya koymuştu. Başkumandanlık’ın arzusu gerek müttefik ve gerekse tarafsız hiçbir konsolosun Çanakkale’de bulunmamasıydı. Zaten Alman-ya ve Avusturya konsolosluklarının sadece ticaret konsoloslukları olmaları sebebiyle kaldırılmalarında bir mahzur olmayacaktı. Bu suretle Başkumandanlık Hariciye Ne-zareti’nden diğerlerinin de kaldırılması kolaylaşacağı anlayışıyla öncelikle Almanya ve Avusturya sefaretleri nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmasını talep etmişti.21
Çanakkale’de mevcut konsoloslar arasında yalnız İtalya konsolosu faaliyetlerini durdurmak için emir almış, Yunan konsolosuna da sefaretinden, diğer devletlerin kon-solosları giderlerse ayrılması gerektiği bildirilmişti. Bundan başka Kanun-ı Evvel 1330 (Aralık 1914) itibariyle Çanakkale’de bu iki konsolostan başka Amerika ile Felemenk ve Osmanlı’nın müttefiklerinden Almanya ve Avusturya konsoloslarının olduğu bildi-rilmişti. Çanakkale’nin önemli bir askeri bölge olması hükümeti böyle bir tedbir alma-ya sevk etmişti. Tatbik yönünde bazı gecikmeler yaşanarak işin sürüncemede kalması ve hükümetçe konsolosların sıfatlarının tanıtılmaması gibi bir halin doğmasına mey-dan vermemek için gerekli teşebbüslere geçilmişti.22 Bu arada Çanakkale mutasarrıfı, Amerika konsolosunun şüpheli hareketler sergilediğini söyleyerek Amerika Konsolos-luğu’nun mümkün mertebe hızlı bir şekilde Çanakkale’den kaldırılması gerektiğini bil-dirmiş, akabinde de Amerika konsolosu aldığı emirle Çanakkale’den hareket etmişti.23
Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti, Çanakkale’deki konsolosların Çanakkale’yi terk etmeleri gerektiğine dair 3 Kanun-ı Evvel 1330 (16 Aralık 1914) tarihli tezkere çıkarmıştır. Avusturya Sefareti’nden alınan aynı tarihli cevabi muhtırada Çanakka-le’deki Avusturya konsolosu memuru Xanthopoulo’ya uzun süre verilmiş, bu sürenin dolmasına kadar ikametgâhını başka bir yere taşımaya davet edilmiş, o da hareket için hemen hazırlanmış ve birkaç gün sonra Çanakkale’yi terk edeceğini sefarete bil-dirmişti. Felemenk Sefareti de gönderdiği takrirde boğazın kapatılmasından dolayı Çanakkale’de artık Felemenk konsolosu bulunmasına gerek olmadığını bildirmişti.24
Belirtildiği gibi Çanakkale mevkisinin önemine binaen Çanakkale’de hiçbir konsolos bulunmaması gerektiğinden bu karar sefaretlere bildirilmiş, çeşitli tarihlere sefaretlerden muvafakat cevapları alınmıştı. Avusturya Sefareti’nden 6 Ocak 1915 ta-rihli gönderilen ek takrirde Çanakkale’de Avusturya Konsolosluğu olarak kullanılan ve bir kavasın korumasına bırakılan binanın haiz olduğu imtiyazların muhafazası ve Osmanlı askeri tarafından askeri ihtiyaçlar için kullanılmaması istenmişti.25
Konsolosların Çanakkale’den ayrılmaları sefaretlerce de kolaylaştırılmıştı. Di-ğer taraftan tahliye edilen konsoloslukların konsolosluk hukuku gereğince hükümet tarafından güzel bir şekilde muhafazası gerekliydi. Konsolosların ayrılmasından son-
155
ra bu konsoloslukların askeri ihtiyaçlar için tahsis edilmesi veya başka yollarla kul-lanılması sefaretlerin itirazlarına yol açacağı, tepkisini çekeceği ve bu nedenlerle zor durumda kalınmaması için, devletin başka bir tarafında alınması gerekli görülecek aynı tedbiri sefaretlere kabul ettirmekte güçlüklerle karşılaşılacaktı. Bu gibi mahzur-ların önüne geçebilmek adına Hariciye Nezareti Çanakkale’de tahliye olunan kon-soloslukların güzel bir şekilde korunmasına dikkat ve özen gösterilmesini ve bunun ilgili memurlara öğütlenmesini istemişti.26 Bu çerçevede bir örnek vermek gerekirse; Çanakkale Yunan konsolos vekili İstimat Komadis’in eşyası, pasaportlarını kayıt için polisin başka vagonda bulunduğu esnada resmi sıfatından habersiz olan rüsumat mu-ayene memuru Hayri ve eczacı yüzbaşısı Alaeddin efendiler tarafından diğer yolcu-larınki gibi kontrol edilirken bavulunda resmi ve gayri resmi evraka rastlanılmıştı. İstimat Efendi o sıra resmi sıfatını kontrol memurlarına bildirmişti. Fakat resmi sıfatı anlaşıldıktan sonra dahi tereddütte kalan memurların telefonla aldıkları emir üzerine ancak eşya ve evrakının kontrolünün tamamlanmasına gerek görülmeyerek konsolos vekili serbest bırakılmış, Edirne Vilayeti’nden eşyasından hiçbir şeye el konulmadığı bildirilmişti.27 Dimetoka’ya varışında ise Komadis’in eşyası yine dikkatle aranmış, hatta Yunan Hariciye Nezareti bu eşyalardan bazısına el konulduğunu bildirmişti. Ko-madis’in devletler hukuku ahkâmına ve uluslararası ilişkiler kaidelerine göre mua-mele görmeye hakkı olduğundan bahsedilerek bu durum protesto edilmişti. Osmanlı Hariciyesi, Osmanlı memurlarının gerek Yunan konsolosları gerek tebaasına karşı dostane olmayan hareketler hakkında hükümetin önemle dikkatini çekmişti.28
Amerika Sefareti verdiği muhtırada Çanakkale’deki Amerika Konsolosluğu kava-sı İzzettin’in askerlik hizmetinin tecilini istemişti. Konsolosluk memurları buradan alın-mış ise de kavasın burada bekçi sıfatıyla bırakılmış olmakla konsolosluğun tamamıyla kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar müttefik devletler konsoloslarını çekmişler ise de Hariciye Nezareti, bu devletlerin konsolosluklarını tamamen kapatıp kapatmadık-ları veya Amerika Konsolosluğu’nda olduğu gibi kavas veya bazı şahıslarla muhafaza ettirip ettirmedikleri belli olmadığından bu noktada tahkikat yapılarak neticesinin bildi-rilmesini talep etmişti. Bunun yanında Çanakkale ile gerçekten bu gibi askeri bölge sa-yılan mahallerde harpten sonra dahi hiçbir konsolos kabul edilmemesi uygun görülerek bu durum Harbiye Nezareti’ne de bildirilmişti. Buna göre Başkumandanlık Vekâleti ile yapılan muhabere ile Çanakkale ile yabancı tebaa veya konsolosların bulunması caiz olmayan yerlerin isimlerini gösterir bir listenin düzenlenerek gerekli birimlere gönde-rilmesi kararlaştırılmıştı.29 Osmanlı Hariciyesi, Dâhiliye Nezareti’nden bu listenin ha-zırlanmasında uluslararası ticaret açısından ve bunun önemine binaen önemli noktaların hariç tutulmasına özen gösterilmesi hususunun gerekli yerlere bildirilmesini istemişti.30
156
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
Çanakkale’deki Amerika Konsolosluğu Kavas İzzettin’in muhafazasında bulun-maktaydı. Müttefik Almanya konsolosu, Çanakkale’den ayrıldığı sırada konsolosluğu Yunan tebaasından Niko isminde bir şahsa emanet etmişti. Fakat Niko’nun yasak böl-gede ikameti uygun görülmeyerek Lâpseki’ye gönderilmişti. Diğer taraftan konsolos-luk kapatılarak kapısına bir nöbetçi konulmuş ve merkez kumandanlığın muhafaza-sına verilmişti. Avusturya Konsolosluğu da bir süre Kavas Malik’in muhafazasında bırakılmış, sonradan konsolosun Çanakkale’ye dönen ailesi tarafından ücret karşılığı Alman Efrad Yurdu olarak kabul edilmek üzere kiraya verilmişti. İran Konsolosluğu da yine Malik’in kontrolünde iken Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’nca ser baytar kaymakamının ikametine tahsis olunmuştu. Fakat daha sonradan mevki-i müstahkem kumandanı Miralay Selahaddin Adil Bey, rahatsızlığını ileri sürerek Çanakkale’deki İran Konsolosluğunun 3-4 odasını kullanmak suretiyle burada ikamet etmek istemiş fakat Dâhiliye Nezareti bu izni vermeye yetkili olmadığını bildirmişti.31 Felemenk Konsolosluğu Liman Reisi ile torpil müfrezesinin, Yunan Konsolosluğu da alman za-bitlerinin kullanımına verilmişti.32
Savaşın ardından İtilaf Devletleri konsolosluklarının Çanakkale’de yeniden faali-yete geçtikleri anlaşılmaktadır. Zira Fransız Konsolosluğunun 3. katı tavan arasında 7 Kanun-ı Evvel 1337’de (7 Aralık 1921) aniden çıkan yangının söndürülmesi için zabıta ile İngiliz işgal kuvvetleri askerleri gayret göstermişse de olumsuz hava koşulları ne-deniyle yangın büyümüş ve konsolosluk tamamen yanmıştı. Bina tamamen yanmakla birlikte yangının etrafa yayılması engellenmişti Rivayete göre yangının çıkışı konsolos-luğun tavan arasında çalıştırılmakta olan marangozlarla amele tarafından dikkatsizce bırakılan sigara veya ateşin birikmiş talaşları tutuşturmasından kaynaklanmıştı.33
1.2. Konsolosluk Eşyaları
Çanakkale kasabası, Çanakkale savaşları sırasında gerek donanma gerekse hava bombardımanlarıyla mahvolmuş, yanmış ve yıkılmış olduğundan tahliye edilmişti. Bundan sonra da şehrin metrukiyeti devam etmiş, sağlam kalabilen binalardaki eş-yalar da zayiata uğramıştı. Mutasarrıf İbrahim Bey şehre geldikten sonra gördüğü manzarada yine şehrin tamamen metruk ve korunmasız olduğunu, tek bir binanın bile kapı ve penceresinin kalmadığını, metruk eşyaların sokak aralarında öteberiye da-ğıldığını ve bunların her türlü hasara ve zayiata maruz kaldığını, bazı hanelerde, bu hanelerle alakası kesinlikle mümkün olmayan eşyanın olduğunu müşahede etmişti. Top ateşi altında kalarak büyük bir kısmı yanmış olan ve uzun süre korumasız kalmış ve gerektiğinde karargâh olarak kullanılmış bir şehrin böyle karışık bir manzara arz etmesi tabii bir husustu. Bunun üzerine askeriye ile müzakere edilerek bu çeşitli eşya-lar bulundukları yerlerden askerin yardımı ile toplattırılmış ve iki depoya konularak
157
muhafaza edilmişti. Kimlere ait olduğunu tespit etmenin kesinlikle mümkün olmadığı bu eşyaları kumandanlık da korumaya kefil olmamış böylece eşyaların Dâhiliye Ne-zareti’nin müsaadesi üzerine satılmasına karar verilmiş, satılabilenlerin tutarları da Ziraat Bankası’na yatırılmıştı. Kumandanlığın tahriratında -ki bu tahrirat liva hükü-met konağına, mekteplere ve memurlara gönderilmişti- bahsolunan eşya bu şekilde pazarlıkla satın alınmış olan eşyaydı. Bunların bir kısmı da kimi yerlere müfredatlı, hatta kuruşlu makbuzlar karşılığında emanet bırakılmış, satılamayan kısmı da yine koruma altına alınmıştır. Böyle büyük bir karışıklık içinde bulunan eşyadan toplat-tırılabilen kısımdan hangilerinin konsolosluklara veya şahıslara ait olduğunu belir-lemeye ve buna göre korunmalarını sağlamaya imkân yoktu. Bununla birlikte bahsi geçen konsolosluklara ait eşyanın Çanakkale’nin metruk zamanında aşırılıp götürül-müş olması ihtimal dâhilinde olduğu gibi, bunların toplanan ve satılan eşya arasında bulunmaları da imkân haricinde değildi. Üzerlerinde damga veya ayırt edici işaret de bulunmadığına göre diğerlerinden ayırt edilerek korumak da mümkün değildi.34
Çanakkale şehri Mart 1915’te hükümetin kararıyla tahliye edilmişti. Zira boğaz savaşlarında deniz ve hava bombardımanlarında şehrin beşte dördü tamamen yanmış, yangın ve hasardan kurtulabilen binaların büyük bir kısmının da kapı ve pencereleri harap, duvarları delik deşik olarak içlerindeki eşya zayi olmuştu. Bu hasar ve zayiattan karargâhları şehirde bulunan mevki-i müstahkem birlikleri kurtulamamıştı. Denizden ve havadan en cehennemî ateşlere maruz kalarak bir buçuk seneden fazla insanlardan, idari teşkilattan ve inzibattan mahrum kalan bir şehirde kapıların üzerine konulmuş mührün ne olduğu bilinemezdi. Çanakkale’nin tahliyesinde sahipleri tarafından gö-türülenlerden başka terk edilen eşyadan ihtiyaç görüldükçe Çanakkale merkez kazası dâhilinde yegâne hükümet memuru olarak Karacaviran Köyü’nde ikamet eden nahiye müdürü, polis memuru ve askeriyenin bir görevlisinden oluşan komisyon marifetiyle ve bu husustaki kanun ve nizama göre askeriyece gerekli görülenleri usulüne göre alınmış, karşılığında senet mazbataları verilmişti. İtilaf Devletleri’nin Çanakkale ve Gelibolu’dan atılmasından sonra nahiye müdürü Çanakkale’ye getirilmiş, neredey-se mahvolmaya yüz tutmaya başlamış olan bu eşya müdüriyetçe toplattırılarak am-barlara konulmuş ve deftere kaydedilmiştir. Fakat İtilaf hava kuvvetlerinin sık sık Çanakkale’ye hücumları sonucu eşyanın konulduğu ambarlar da yıkılmıştı. Sahipleri belli olmayan bu toplanmış eşyanın depolarda da muhafazası mümkün olamayacağı ve yine günün birinde bombardıman sonucu mahvolacağı anlaşılmıştı. İstanbul’dan gelen emre göre liva merkezinden gelen bir komisyon eşyaları satmış, bir kısmı da satılamayarak kalmış, bu kalanlardan eşyası hasara uğrayan kıtalara, livadaki mektep-lere, Biga’daki hükümet konağına ve memurlarına, Gelibolu Mutasarrıflığı’na, bazı zabitan ve ümeraya lazım olan eşya usulü çerçevesinde verilmişti. Evlerde bulunan mefruşatla alakalı bazı eşyalar da kuruşlu senet karşılığı verilmişti. Fransız ve İngi-liz konsolosluğu binaları da bazı onarım sonra askeriyece kullanılmaya başlanmıştı.
34 BOA, DH.EUM.5.Şb. 33/36 (8 Kanun-ı Sani 1332- 21 Ocak 1917).
158
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
Çanakkale Mutasarrıfı, askerin kullanımında olan bu binaların hava taarruzlarından korunması için ilgili sefaretlere haber verilmesi gerekliliğini bildirmişti.35
Dâhiliye Nezareti Hariciyeye, Çanakkale’deki İngiliz ve Fransız konsolosluk-larının eşya ve evrakının İstanbul’a nakli için İngiliz ve Fransızların menfaatlerini himaye eden Felemenk Sefareti memurlarından birinin gönderilmesi gerektiğine dair yazı göndermişti. Felemenk Sefareti’nden gönderilen notada Fransa Hükümeti İstan-bul’a gönderilecek eşya ve evrakın nakil masraflarının hükümet tarafından üstlenil-mesini, hükümetin bu hususta meydana gelebilecek her türlü zarar ve ziyandan mesul olmasını talep etmişti. Burada gelecekte herhangi bir sıkıntı oluşmaması için eşya ve evrak içeriğine ait defterin düzenlenmesinde şu hususların dikkate alınması ön plana çıkmıştı; Öncelikle Felemenk Sefareti tarafından gönderilecek memurun hüvi-yeti ile iki fotoğrafının gönderilmesi gerekecekti. Çanakkale’ye gelişi ve burada kalışı esnasında kumandanlığın tayin edeceği iki kişi kendisine refakat edecekti. Sefaretin göndereceği memur, bu memura refakat edecek zabitler ve livanın tayin edeceği di-ğer bir memurdan oluşan bir komisyon eşya ve evrakı deftere kaydedecek, sefaret memurunun defterdeki eşyayı İstanbul’a nakletmek üzere teslim alıp kabul ettiğini deftere işaret ederek altını imzalayacak ve eşyanın belirgin vasıflarının açıklanmasına dikkat edilecekti. Hükümet aleyhine olup alıkonulması icap edecek evrakın dışında konsoloslukta mevcut evraktan her birinin türü, tarih ve numarası bir bordroya yazı-lacaktı. Sefaret memurlarının Çanakkale’de çok kalmaması gerekeceğinden yanlarına iki zabit verilmek suretiyle tedarik olunacak vasıtalarla ve masrafları kendilerine ait olmak üzere evrak ve eşyalar İstanbul’a nakledilecekti. Tüm bu muameleler İngiltere Konsolosluğu hakkında da uygulanacak ancak Fransız Konsolosluğu eşyası, Marsil-ya’daki memurlar tarafından oradaki Osmanlı Konsolosluğu eşyası hakkında yapılan muameleye mukabil rehin ve teminat olarak saklanacaktı.
Felemenk Sefareti, Fransa Hükümeti’nin, Amerika konsolos vekili tarafından Çanakkale’deki Fransa Konsolosluğu’na emanet bırakılmış mühürlere ve bazı şey-lere zarar verilmiş ve eşyaların bir kısmının kaçırılmış olduğuna ve hatta bazılarının mahalli memurların emriyle müzayede ile satıldığına kanaat getirdiğini bildirmişti. Ardından gerek kendisinin gerekse memurlarıyla alakadar diğer kimselerin hukukunu korumaya ve bu hale karşı protestoya kendini memur ettiğini bildirmişti. Üç sefaretten alınan notada ise Çanakkale’deki Amerika Konsolosluğu’nda bekçi sıfatıyla bulundu-rulmakta olan kavasın silâhaltına alındığından ve bu suretle konsolosluğun bekçisine bırakılmış olduğundan Amerika Konsolosluğu eşyasının olduğu gibi kalıp kalmadığı ve bu eşyanın İstanbul’a nakli için gerekli tedbirleri almak üzere İsveç Sefareti’ne mensup Müslüman bir memurun Çanakkale’ye gelmesinin mümkün olup olmadığı sorulmuştu. Amerika Sefareti ile uyuşma sağlandığı takdirde yukarıda bahsi geçen şartlar Çanakkale’deki Amerika Konsolosluğu için de geçerli olup uygulanacaktı. Fakat anlaşma sağlanana kadar geçecek zaman zarfında Amerika Konsolosluğu’nda bekçilik hizmetinde bulunmak ve buradaki eşyanın tam olup olmadığını incelemek
35 BOA, DH.EUM.5.Şb. 33/36 (8 Kanun-ı Sani 1332- 21 Ocak 1917).
159
için konsolosluğa Müslüman bir memurun gönderilmesine izin verilip verilmeyeceği hususu Felemenk Sefaretine tebligatla bildirilmişti.36
Çanakkale Mutasarrıfı İbrahim Bey, selefi zamanında İtilaf Devletleri’nin Çanak-kale’deki konsolosluklarında bulunup hasar gören veya öteki beriki tarafından alınarak dağılan ve mülkiye müfettişliğinden aldığı emir gereği yaptığı takibata göre bir hayli tahsisat ve haberleşmeyi gerekli kılan kıymetli eşya derecesinde Amerika Konsolos-luğu’nda da bir hayli eşya bulunduğunu belirtmişti. Çanakkale’nin içinde bulunduğu durum dolayısıyla günün birinde bunların da aynı surette ziyana uğrama ihtimalini dik-kate alarak bu durumu Mevki-i Müstahkem Kumandanı ile müzakere etmişti. Neticede Amerika Konsolosluğu’na ait eşya ve diğer konsolosluklarda geriye kalan eşyalar için Çanakkale’ye gelmesinde mahzur görülmeyen güvenilir bir kişinin gönderilmesi halin-de konsolosluklardaki eşyaların kayda geçirilmiş bir defter ile İstanbul’a gönderilme-sinden başka çare olmadığına kanaat getirilmişti.37 Mevki-i Müstahkem Kumandanı’na göre Amerika Konsolosluğu tayyare taarruzlarından etkilenerek yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan içinde bulunacak olan eşya eğer tahliye ettirilecek olursa hem eşya muhafaza edilmiş olacak hem de askeriyece kullanımı gerekli bu binadan yararlanılabilecekti. Kumandanlık binanın bir an önce tahliye ettirilmesini rica etmişti.38 Fakat Amerikan müesseseleri ile konsoloslukları hakkında daha karar verilmediğinden ve bunların kullanımı Meclis-i Vükela’ca alınacak karara bağlı olduğundan Emniyet-i Umumiye İstidlaat Müdüriyeti konsolosluğun işgalinden sakınılması gerekliliğini be-lirtmişti. Zaten o zamana kadar da Çanakkale’de ne Amerikan müesseseleri, ne mektep-leri, ne de konsolosluğu herhangi bir şekilde kullanılmamıştı.39
Çanakkale’deki Amerika, Fransa ve İngiltere konsolosluklarındaki eşyalar hak-kında daha önce yapılan muhabereye göre Felemenk Sefareti tarafından bir memurun Çanakkale’ye gönderilmesi uygun görülmüştü. Bu husus hakkında Baş Kumandanlık Vekâleti ile muhabere yapılmış, gidecek memurun resmi ve hususiyetleri Başkuman-danlık Vekâleti’ne bildirilerek durum mutasarrıflığa tebligatla bildirilmişti.40 Diğer taraftan İsveç’in Çanakkale’deki vis konsolosu Jozef Difonton’un vefatından sonra 1915’te hanesinin ve kançılaryanın savaş sırasındaki kargaşa ortamında yağma edil-
160
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
diğine dair istihbarat alınmış, buna göre de durumun neden ibaret olduğu ve konsolos-luğa ait evrakın akıbetine dair soruşturma başlatılmıştı.41
Çanakkale savaşları sırasında yapılan itirazlara rağmen Felemenk ve Alman konsoloslukları İngilizler tarafından işgal edilmişti. Felemenk Konsolosluğu eşyası bir kılıç dışında –ki işgal sırasında bir İngiliz zabiti tarafından alınmıştı- bir depoya naklettirilmiş ise de Alman Konsolosluğu eşyası ve burada ahaliye ait olan birçok eşyanın aynı şekilde korunaklı bir depoya nakline engel olunmuştu. Çanakkale Muta-sarrıfı Vehbi Bey ise İngilizlerden Alman Konsolosluğu eşyasının en azından teslim veya gasp edildiğine dair bir senet almak için çaba göstermişti.42
1.3. Eşyasının Akıbeti Muamma Olarak Kalmış Bir Konsolosluk: Felemenk
Konsolosluğu
Felemenk Konsolosluğu, Çanakkale’deki konsolosluklar içerisinde en fazla problemin yaşandığı konsolosluk olmuştur. Sorun, Felemenk konsolosu ile Çanak-kale Liman Reisi Yüzbaşı Arif Efendi arasında konsolosluk hukukuna aykırı fiiller-den kaynaklanmıştır. Çanakkale Liman Reisi Yüzbaşı Arif Efendi’nin ifadesine göre Felemenk konsolosu, Çanakkale’den ayrılırken konsolosluğu müştemilatıyla beraber kendisine emanet etmişti. Fakat Arif Efendi, Çanakkale’deki memuriyetinden ayrılıp İstanbul’a gitmesi gerektiğinden konsolosluktaki eşya, nahiye müdüriyeti tarafından sayılıp deftere geçilerek defter mühürlenmişti. Diğer taraftan Arif Efendi’nin daha önce ve İstanbul’ a gideceği sırada birkaç parça eşya gönderip götürdüğü anlaşılmıştı. Nitekim konsolos tarafından mühürlenmiş olan odalardan birinin mührünün bozul-muş olduğu görülmüştü. Bu da odanın açıldığına dair bir şüphenin doğmasına sebep olmuştu.43 Arif Efendi konsolosluğu ve içerisindeki eşyayı teslim sırasında konso-losun mühürlediği odalardan birinin bozuk olduğunun görülmesine binaen konso-lostan bunun hesabının sorulmasına gerek görülmüştü. Hariciye Nezareti meselenin Felemenk Sefareti’ne intikal etmesinden önce mahalli memurlarca tahkik edilerek aydınlatılmasının gerekliliğini belirtmişti. Aksi halde Felemenk Sefareti ile muhabe-ratın gerekeceği ve yerine getirilemeyecek taleplerle karşılaşılacağından ileride bu yolda meydana gelecek mahzur ve zorluklara mahal vermemek için konu ile alakalı hususların mutasarrıflıktan sorulması kararlaştırılmıştı. Buna göre Arif Efendi ile na-hiye müdürünün mühürledikleri ve teati ettikleri defter içeriği ile Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’nca düzenlenen cetvel muhteviyatı arasında ne gibi fark vardı? Nahiye müdürü ileride bu gibi şüphelere meydan vermemek için konsolosun kasabadan ayrı-lışında Arif Efendi’ye verdiği cetvel içeriğini inceledikten ve eşyayı Arif Efendi’den buna göre teslim alması gerektiğinden bu hususu dikkate almış mıydı? Konsolos ta-rafından mühürlenen odalardan birinin mührü Arif Efendi’nin ayrılışı sırasında bozuk ise nahiye müdürünün bu odayı bu halde teslim almaması gerekirdi. Bozuk olarak
161
teslim alınmış ve açıldığına da şüphe hâsıl olmuş ise bu hususun da ilgililer arasında işin başında halledilmesi gerekirdi. Felemenk konsolosunun geride bıraktığı eşyadan noksan olup olmadığı anlaşılmak üzere Arif Efendi’nin konsolostan almış olduğu def-ter içeriği ile mevcut olan eşyanın karşılaştırılması da hakikatin anlaşılmasını sağla-yacaktı. Son olarak Arif Efendi’nin ayrılışında veya daha önce İstanbul’a gönderdiği bildirilen eşyanın kendine ait olabileceğine nazaran bunların Felemenk Konsoloslu-ğu’ndaki eşyadan ayırt edilip edilmediğinin mahallince incelenmesi de mümkündü. Harbin ilanının ardından düvel-i muhasama konsoloslukları ve harp dolayısıyla hükü-metçe alınan karara göre tahliye olunan müttefik ve tarafsız devletler konsoloslukla-rıyla içlerindeki eşyanın güzel bir şekilde muhafazası gerekliydi. Buna göre Felemenk Konsolosu’nun Arif Efendi’ye usul üzere teslim ettiği eşyanın zıyaa uğratıldığı ortaya çıktığı takdirde Felemenk Sefareti’ne şikâyete bahane verilmeden ayrıntılı bir incele-me ile mütecasirlerin cezalandırılması ve noksanların tamamlanması mahalli yetkili birimlere ait bir durum olduğundan Çanakkale Mutasarrıflığı’na nasihatler verilecek ve neticeden Hariciye Nezareti haberdar edilecekti.44
Çanakkale Mutasarrıflığı’na göre Felemenk konsolosunun Çanakkale’den ayrılı-şı, Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’ndan alınan yazıya göre Çanakkale’de bulunan konsolosların Çanakkale’nin hükümet tarafından resmen tahliyesi kararının ardından gerçekleşmişti. Konsoloslukların hükümetçe muhafaza altına alınmış olmasıyla Fe-lemenk Konsolosluğu’nun da diğerleri gibi mühürlenmiş veya konsolos tarafından Liman Reisi Arif Efendi’ye tevdi edilip edilmediği mülkiyece bilinecek bir mesele olup, kumandanlığın bu hususta fazla bilgisi yoktu. Liva merkezinin Biga’ya nakli üzerine yine mülki idarenin Çanakkale’den ayrılışı sırasında konsolosluk Liman Rei-si’nin muhafazasında görülmüş ve Arif Efendi’nin Çanakkale’den ayrılışına kadar da bu vaziyette kalmıştı. Konsolosluğu Arif Efendi’nin tayiniyle yerine gelen kimse de teslim almadan sakınarak resmen müracaatta bulunmuştu. Buna göre Mevki-i Müs-tahkem’ce konsolosluğun mevcut durumunu tespit için merkez kumandanı ve nahiye müdürü huzurunda yapılan sayım ile cins ve türüne göre defterdeki eşyanın mevcut olduğu bildirilmişti. Fakat bu hususta önceki bilgilerine başvurulun alakalı birimler de gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet edebilecek hiçbir şey ortaya koyamamıştı.45
Mülki idare tarafından görülen lüzum üzerine, tarafsız devletler konsolosları meyanında Felemenk konsolosunun Çanakkale’den ayrılması istenmişti. Fakat Fele-menk Konsolosu, konsolosluğu hükümetin bilgisi olmadan hususi olarak Liman Reisi Yüzbaşı Arif Efendi’ye teslim ederek ayrılmıştı. Konsolosun ayrılmasından epey bir müddet sonra da Arif Efendi’nin İstanbul’a tayini çıkmıştı. Arif Efendi Çanakkale’den
162
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
ayrılırken kendisi, Çanakkale merkez kumandanı, nahiye müdürü ve diğer memurlar-la beraber konsoloslukta bulunan eşyanın, endirekt bombardımanın etkisiyle açıldığı iddia olunan odadaki eşyanın ve mutfaktaki takımların defteri yapılarak 29 Kanun-ı Evvel 1332 (11 Ocak 1917) tarihli Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı evrakı olarak kaydedilmişti. Nahiye müdürü o zaman ayrıca bu kayıttan başka doğrudan doğruya ve mahalli yetkili sıfatıyla bir kayıt daha tutmamıştı. Yine konsolosun Çanakkale’den ayrılması esnasında konsolosluk için hükümet marifetiyle başka bir defter de tutulma-mıştı. Yegâne defter kumandanlığın kayıtlarındaki defterdi. Buna göre nahiye müdürü ile Arif Efendi arasında başka bir defter tanzim olunmadığına göre Arif Efendi’ye teslim edilen eşya ile mevcut eşya arasında bir fark bulabilmek mümkün değildi.46
Konsolosluk ve eşyası nahiye müdürü yerine, Arif Efendi’nin ayrılışı sırasında yerine gelen Cemil Efendi’ye teslim edilmişti. Nahiye müdürü, Cemil Efendi’nin Arif Efendi’den doğrudan doğruya konsolosluğu ve muhteviyatını teslim almakta tered-düt etmesi sebebiyle oluşturulan heyette aza sıfatıyla yer almış ve hiçbir şey teslim almamıştı. Aslında ortada konsolos ile Arif Efendi’nin teati ettikleri bir defter yoktu. Böylece Cemil Efendi’ye devir ve teslim sırasındaki vaziyet ile eski vaziyeti tespit etmek de buna göre mümkün değildi.47
Nahiye müdürü heyetin diğer azalarıyla odaların mühürlerinden birinin bozuk olduğunu görmüş ve Arif Efendi’den eşyayı teslim almayarak odayı açtırıp içindeki eşyayı deftere kaydettirmişti. Sonradan Arif Efendi’nin önceden İstanbul’a bazı eşya-lar gönderdiğinin haber alınması üzerine kumandanlık şüphelenerek tahkikat başlat-mıştı. Heyet odayı açtırıp içeriğini yazdıktan sonra kapatmış ve jandarma mülazımı Mehmet Ali Efendi tarafından bozuk olan mühür tekrar mühürlenmiş ve bu suretle Cemil Efendi’ye teslim edilmişti. Odanın Arif Efendi’ye teslim ve mühürlenmesinde içinde bulunan eşyanın bir defteri ile hükümetin elinde bu hususta bir kayıt olmadığı ve odada bulunan eşya hakkında kumandanlığın elinde açıklayıcı bir delil yokluğu göz önüne alındığında burada yine meselenin Arif Efendi’den sorulması gereken bir durum ortaya çıkmaktaydı.48
Arif Efendi ile konsolos arasında konsolosluk içindeki eşyanın miktarını gös-terir bir defter düzenlendiğine dair hükümetçe bir bilgi olmadığına göre meselenin anlaşılabilmesi için Arif Efendi’de böyle bir defter olup olmadığının tespit edilme-si gerekirdi. Varsa konsoloslukta bulunan eşya ile defterdeki karşılaştırılarak noksan veya tam olup olmadığı anlaşılabilirdi. Nahiye müdüriyetine ve heyete Arif Efendi tarafından böyle bir defter gönderilmemişti. Buna göre nahiye müdürü ve heyet kon-soloslukta ne bulmuşlarsa onu kaydetmişlerdi.49
163
Cins ve miktarıyla eşyanın neden ibaret olduğuna dair bir kayıt bulunmadığın-dan konsolos ile Arif efendinin eşyasını ayırt etmek mümkün olamazdı. Bu sebeple de Arif Efendi’den sorulması gerekirdi. Bu meselenin sağlıklı bir şekilde çözülebil-mesi için öncelikle konsolosun Çanakkale’den ayrılışında Arif Efendi’ye teslim ettiği eşyanın defteri olup olmadığı anlaşılmak ve şayet varsa aslı veya bir kopyası alınıp konsoloslukta mevcut eşya ile karşılaştırıldıktan sonra kesin bir şey söyleyebilmek mümkün olurdu. Eğer konsolos Çanakkale’den ayrıldığı sırada hükümete haber ver-miş ve konsolosluğu doğrudan doğruya hükümete teslim etmiş olsaydı Arif Efendi’yi sorguya gerek kalmazdı. Netice itibariyle mesele bundan ibaret olmakla birlikte eşya-nın yazılı olduğu defter veya defterlerin mevcudiyetinin zorunluluğu ortaya çıkmış, aksi takdirde konsolos ve Arif Efendi’den asıl ve esaslı tahkik yapılmaktan başka bir çare olmadığı yapılan inceleme sonunda anlaşılmıştı.50
Liman Reisi Arif Efendi’nin savunması ise şöyleydi; harbin başında hükümet Çanakkale’de bulunan konsolosların buradan ayrılmasına karar vermişti. O zaman Çanakkale Liman Reisi olan Arif Efendi ile Felemenk Konsolosu arasında tanışıklık vardı. Konsolosun Çanakkale’yi terk edeceği sırada hanesinde bulunan eşyaların ta-mamıyla nakli mümkün olamayacağından konsolos, dönüşüne kadar Arif Efendi’den hanesinde kalmasını rica etmiş, Arif Efendi de bu ricayı kabul etmişti. Arif Efendi gerekli bazı eşyaları bıraktıktan sonra geri kalanı oda ve salonlarda toplayarak kapı-larının mühürlenmesini talep etmiş, bu teklifi konsolos da kabul etmişti. Buna göre karyola, konsol, soba, kanepe gibi birkaç eşyanın dışındaki eşyalar bir salon ve iki odaya yerleştirilerek konsolosun kendi mührüyle mühürlenmiş, bir sene kadar da Arif Efendi böylece konsoloslukta ikamet etmişti. Fakat İtilaf Donanması tarafından ya-pılan bombardımanlardan endirekt bir atışla hanenin önüne düşen merminin patlama şiddetiyle mühürlü odalardan birisinin kapısı açılmıştı. Hemen akabinde Arif Efendi Avusturya Konsolosluğu’nun kavası Malik Ağa’yı getirterek açılan odayı göstermiş ve eşyayı deftere geçerek kapısının üzerine asma kilit vurmuştu. Arif Efendi, Ça-nakkale’den tayini çıkınca bu sırada Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’na müracaat ederek haneyi kime teslim edeceği hususunda emirlerini sormuştu. Böylece hane, tor-pil kumandanı kıdemli Yüzbaşı Cemil Efendi’ye teslim edilmişti. Bu devir teslim şu şekilde gerçekleşmişti; Arif Efendi’nin İstanbul’a hareket edeceği gece bir jandarma zabiti ile bir polis memuru gelmiş, konsolosun kendisine teslim ettiği eşyalarla bom-bardıman tesiriyle açılmış odadaki eşya kayıt altına alınmış ve bu kayıtlar karşılıklı teati edilmişti. Mühürlü salonun mühründe şüphe de belirdiğinden ileride çıkabilecek bir ihtilafa mahal bırakmamak adına Arif Efendi kapısını jandarma zabiti ve polis memuruna bir kez daha mühürletmişti. Arif Efendi, Cemil Efendi’ye bıraktığı eşyalar ile mühürlü odaların devir ve teslimine dair memurlardan onaylı bir senet almıştı. Arif Efendi söylediğine göre konsolosun hanesinde kaldığı müddetçe eşyaların muhafaza-larına son derece dikkat etmiş, hiçbir eşyanın zarar görmesine izin vermemişti. Arif Efendi gerek Felemenk Konsolosunun gerekse heyetin mühürleriyle mühürlenmiş
50 BOA, DH.EUM.5.Şb. 73/50 (18 Teşrin-i Sani 1333- 18 Kasım 1917).
164
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
oda ve salonlardaki eşyalar zayi olmuş ise hepsinin sorumlusu ve kefili olduğunu söy-lemişti. Bunun yanında mühürlerde bir bozukluk olur veya bir arıza çıkarsa bundan tabii olarak mesul olmayacağını ifade etmişti. İstanbul’a eşya gönderme meselesinde ise kendisi ailesiyle birlikte yedi sene Çanakkale’de ikamet etmiş biri olarak masa, sandalye, kanepe, konsol gibi gerekli eşyaları aldığını söylemişti. Hatta kızları için piyano bile aldığını ve bunları önceden kira ile oturduğu haneden alıp konsoloslu-ğa getirerek burada muhafaza ettiğini belirtmişti. Ailesinin vefatı üzerine de bunları İstanbul’a göndermişti. Arif Efendi (Kartal Liman Reisi Kıdemli Yüzbaşı Mehmet Arif), eşyaların sırf kendisine ait olduğunu, başkalarının bunlarla hiçbir şekilde alaka-sı olmadığını arz etmişti.51
Torpil kumandanı Cemil Bey’in ifadesi ise şu şekildeydi; Arif Efendi’nin elinde bulunan konsolosluk Mevki-i Müstahkem Kumandanı Nihad Paşa’nın emri üzerine kendisine devir ve teslim edilmişti. Teslimde konsoloslukta bulunan eşyalar kuman-dan tarafından gönderilen heyet huzurunda sayılarak üç nüsha mazbata karşılığında bir nüsha kumandana, diğer ikisi de Arif Efendi ve kendisine verilmişti. Devir ve teslimde mühürlü odanın mührünün endirekt bombardımanın tesiriyle bozulmuş ve kapılarının da açılmış olduğu Arif Efendi’nin mühürlediği mazbatada gösterilmişti. Cemil Efendi oda kapıları açık olarak eşyaları heyet huzurunda teslim almıştı. Alt katta bulunan salonunu mührünün bozuk olduğu da gelen heyetin incelemesi sonucu anlaşılmıştı. Salon heyet üyelerinden jandarma mülazımı Mehmed Ali Efendi tara-fından kendi mührüyle mühürlenerek Cemil Bey’e teslim edilmişti. Küçük odanın mühründe bir sıkıntı yoktu. Fakat konsolosluğun duvarları tadilat edilirken bir asker kazara fırçasını bir odanın mührüne vurunca, mühür de sıcaktan kurumuş olduğundan mühür yere düşmüş fakat hemen anında müdahale edilerek mühür tamamen bozulma-dan tekrar düzeltilmişti. Cemil Bey istenildiği zaman mazbata içeriğindeki eşyaları teslim edebileceğini bildirmişti.52
Çanakkale Mutasarrıfı, Emniyeti Umumiye Müdüriyeti’nin sorusuna verdiği ce-vapta; Arif Efendi’nin Bahr-i Sefid Boğazı Torpil Kumandanı Cemil Bey’e bir heyet huzurunda devir ve teslim etmiş olduğu eşyanın cins ve miktarları ile bunları gösterir listelerin tetkik edilse de söz konusu eşyaların konsolos ile Arif Efendi arasında teslim edilmiş olan gerçek miktarını tespit etmenin mümkün olamayacağını belirtmişti.53 Fe-lemenk Konsolosluğu’nu içindeki eşyasıyla beraber torpil kumandanı Yüzbaşı Cemil Bey de İstanbul’a tayini çıktığından teslim etmiş, eşyalar nahiye müdüriyetince teslim alınıp konsolosluk kapatılmıştı. Diğer taraftan Çanakkale Mutasarrıfı, eşyanın her-hangi bir sebeple zarara uğrama tehlikesini önlemek için konsolosluk eşyasını İstan-bul’a götürmek için Felemenk Sefareti’nden bir memurun tayin edilmesini istemişti.54
165
2.1. Konsolosluk Binaları ve Eşyalarının Çeşitli Amaçlar İçin Kullanılması İle Alakalı Hazırlanan Tezkere ve Tahriratlar ile Yapılan Tahkikatlar
İtalya konsolosu Dufaravel, seferberliğin başında Çanakkale’den ayrıldığından, kendinden sonra konsolosluk binasına sahip çıkacak ve bundan sonra konsolosluk binasının biriken kirası için senet düzenleyecek bir kimse kalmamıştı.55 İtalya kon-solosu ve aynı zamanda İspanya konsolos vekili Dufaravel, İtalya’dan gönderdiği 12 Ocak 1917 tarihli mektupta, Çanakkale’deki konsoloslara ait mekânların askeriye ta-rafından kullanıldığı ve içlerindeki eşyanın satıldığına dair bilgiden bahsederek, İtal-ya ve İspanya konsolosluklarına ait mülklerin de kullanılmasından korkmaktaydı (Bu durum İspanya Sefareti’nden de bildirilmişti). Çanakkale Mutasarrıflığı’ndan alınan tahriratta ise şehrin tahliyesinde sonra İtalya Konsolosluğu’nun da boş kalmayarak diğer konsolosluklar gibi kullanıldığı (Mevki-i Müstahkem karargâhı olarak) ve için-deki eşyanın komisyon tarafından kısmen satıldığı, bir kısmının da senet karşılığı subaylara verildiği, ancak bu durumun hakiki işgal olmayıp muhafaza maksadına ma-tuf olduğu bildirilmişti (İtalya Konsolosluğu aynı zamanda İspanya Konsolosluğu’na da vekâlet etmekteydi). Bu husus hakkında Çanakkale Mutasarrıflığı 3 Teşrin-i Sani 1334’te (3 Kasım 1918) şöyle bir açıklamada bulunmuştu. Buna göre; Çanakkale’nin tahliyesi esnasında buradan çıkarılan konsoloslarla, Müslim ve gayrimüslimlerin be-raberlerinde götüremedikleri eşyaların zarar görmesini veya kaybolmasını engellemek amacıyla, fakat kimlere ait olduğu işaretlenmeksizin bu eşyalar bir kiliseye depo edil-mişti. Bir süre sonra da Mutasarrıf Rauf Bey tarafından görülen lüzum üzerine Çanak-kale eski muhasebecisi Mustafa Bey’in başkanlığı altında askeri ve mülki erkândan kurulan bir komisyon marifetiyle eşyanın bir kısmı fiyat takdiri suretiyle satılmış, bir kısmı da gelişigüzel mazbata veya ilmühaber karşılığında resmi dairelere ve subaylara verilmişti. Eşyanın satılması ve verilmesi esnasında sahibinin ayırt edilmesi mümkün olamadığından satılan eşya bedelleri emval-i metruke tutarı adıyla Ziraat Bankası Ça-nakkale şubesine yatırılmıştı. Subaylara ve askeri dairelere verilen eşyaya karşılık alınan mazbatalarda dahi eşyanın yalnız cins ve miktarı gösterilmiş olduğundan bu meyanda İtalya Konsolosluğu eşyasının ne kadarının satılarak kaç kuruş tuttuğunu, subaylara verilmiş olanları varsa bile bunların ne gibi şeyler olduğunu ve kimin elinde bulunduğunu tespit etmek mümkün değildi. Hariciye Nezareti’ne de 21 Teşrin-i Sani 1334 (21 Kasım 1918) tarihli tezkere ile bu esas dairesinde cevap yazılmıştı. Diğer taraftan Çanakkale eski mutasarrıfı Rauf Bey hakkında kanuni takibat başlatılmıştı. Buna cevaben Hariciye Nezareti’nden alınan 17 Mart 1335 (17 Mart 1919) tarih ve 267 nolu tezkerede; Çanakkale İtalya Konsolosluğu’na ait eşya hakkında Bab-ı Âli hukuk müşavirleri tarafından kaleme alınan müzekkere çerçevesinde muamele yapıl-ması bildirilmişti. Bu müzekkereye göre; düşman tarafından tehlikeye maruz kalan
166
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
bir şehrin tahliyesine hükümetin hakkı vardı. Savaştan dolayı halkın malına bir zarar geldiği takdirde zorlayıcı sebeplerden dolayı bu zararın hükümetçe karşılanması ge-rekmezdi. Fakat memurlar tarafından eşyalar alınıp bir mahalle sevk veya belirtildiği gibi özellikle bir kiliseye konulduğunda, ihtiyaca göre herkese ait malları ayırt edile-bilmek üzere gerekli tedbirlerin alınması gerekirdi. Bu gerekli tedbirler düşman sal-dırıları dolayısıyla alınamasa da, durumun sakinleşmesinden sonra karışık bir halde bırakılmış olan bu eşyaların, savaştan sonra tahkikata başlanılıp birbirinden ayrılması mümkün olurdu. Bununla birlikte halkın meskenlerinden eşyalarının çıkarılmasına kimin tarafından emir verildiğinin araştırılması gerekirdi. Yine bütün konsolosluk-ların eşyalarının birbirinden ayırt edilememesinin ve ihtiyati tedbirler alınmasından sakınılmasının sebeplerini araştırmak gerekirdi. Yolsuzluğa meydan verildikten sonra suiistimallere sebebiyet verilmemesi için eşyanın kıymetlerini tespit suretiyle satışı yapılmayarak müzayede yoluyla sattırılması gerekirdi. Bu noktadaki en büyük sıkıntı, eşyaların kıymetleri takdir edilmeden mazbata veya ilmühaberler düzenlenmesiyle yetinilerek verilmiş olmasıdır. Bu durum dikkate alındığında muhasebeci Mustafa Bey’in de dâhil olduğu komisyon azalarının da Rauf Bey gibi sorumlu tutulması ge-rekirdi. Subaylara, bedelleri tespit edilmeksizin eşya verilmesi caiz olmadığı için, bu subayların kimler olduğu tespit edilerek aldıkları eşyanın tevatüren tespit edilecek kıymetlerinin kendilerinden talep edilmesi gerekliydi. Bu işte yapılan yolsuzluklardan dolayı eşyaların sahiplerine ve hepsinden önce yabancılarla Çanakkale’deki konso-loslara devletin büyük miktarda tazminat ödemesine mecburiyet ortaya çıkabilecekti. Son olarak satılan mallardan elde edilen miktarın Ziraat Bankası Çanakkale şubesine yatırılmış olan meblağın ne miktara ulaştığının tespiti gerekecekti.
Hariciye Nezareti’nden Çanakkale Mutasarrıflığı’na yazılan tahriratta, eski mu-hasebeci Mustafa Bey’in başkanlığı altında oluşturulan komisyon azalarının kimler-den ibaret olduğunun ve askeriyeye verilen eşyaların kıymetleri tespit edilmeksizin hangi sebepten dolayı mazbata ve ilmühaber düzenlenmesiyle yetinildiğinin bildiril-mesi gerektiği tebliğ edilmişti. Hariciye Nezareti’nden ayrıca alınan 19 Nisan 1335 (19 Nisan 1919) tarihli tezkerenin içeriği ise şöyleydi; Çanakkale İtalya konsolosu memuru olup Kanun-ı Evvel 1914’te (Aralık 1914) buradan ayrılan Dufaravel, Ça-nakkale’ye dönüşünde hanesini hasarlı, eşyasının ise kaybolmuş olduğunu görmüştü. İstanbul’daki İtalya Yüksek Komiserliği’nin bildirdiğine göre Dufaravel’in emval-i menkulesi Kumandan Nihat Paşa ile Mutasarrıf Rauf Bey’in emirleri üzerine emval-i metrukeden addedilerek müzayedesiz satılmış, bir kısım kıymetli eşyası da komisyon azası arasında taksim edilmişti.56 Komiserlik, bu işleri yapanlar hakkında adli takiba-
167
tın başlatılmasını, emval-i menkulenin Dufaravel’e iade edilmesini, 2514 Franga ula-şan zararın tazmin edilmesini, askeriye tarafından kullanılan emlakin maruz kaldığı hasarı ilgililerle birlikte mahallinde tahkik etmek ve mutlaka bir kira bedeli kararlaş-tırmak üzere bir memur tayin edilmesini istemişti. Buna paralel Harbiye Nezareti’n-den alınan cevabi tezkerede Rauf Bey’in, konsolosluklarda bulunan ve mahalli ahali-nin nakli üzerine muhafaza altına alınmış olan eşyanın korunmasına itina göstermesi gerekirken, bunların bir kısmını nakil, bir kısmını da sattırdığı belirtilmişti. Nihat Paşa hakkında ise onu bu hususta sorumlu tutacak bir harekette bulunduğuna dair kayıt yoktu. Nihayetinde mesele ile alakalı evrak ve fezleke Şûrây-ı Devlet’e gönderilmiş ve Rauf Bey de muhakeme altına alınmıştı.
Bu işte gösterilen yolsuzluklardan dolayı eşya sahiplerine, hepsinden önce de yabancılarla Çanakkale’deki konsoloslara hükümetin büyük miktarda tazminat öde-memesi için dağıtılan eşyalar kimlerin elinde ise tevatüren belirlenecek kıymetlerinin kendilerinden istenilmesi ve bu yolsuzluklara cüret edenlerin sorumlu tutulmaları ge-rektiğinden, Harbiye Nezareti’nin bildirisi ve Bâb-ı Âli hukuk müşavirlerinin 17 Mart 1335 (17 Mart 1919) tarihli müzekkeresi içeriğine göre Harbiye Nezareti ile muhabe-re edilerek gerekli işlemler yapılacaktı.
Hariciye Nezareti’nden yazılan bir başka 2 Mart 1335 (2 Mart 1919) tarihli tezkerede, Çanakkale İngiliz konsolosu Palmer’in konsoloslukta bıraktığı eşyanın mahalli idarenin yardımıyla Mevki-i Müstahkem Kumandanı Nihat Paşa tarafından alındığı beyanıyla iadesinin istendiği takrir üzerine Harbiye Nezareti, meselenin Rauf Bey’in icraatıyla ortaya çıktığını içeren bir tezkere göndermişti. Bu noktada hızlı bir tahkikat başlatılmıştı. İngiliz Yüksek Komiserliği’nin takririnde, Palmer’in Çanakka-le İngiliz Konsolosluğu’nda bıraktığı ve birçok Türk ve Acem halılarıyla, pirinç ve gümüş takımları, silah ve işlemeli eşyanın Nihat Paşa tarafından alındığından bahisle bu husustaki istihbaratın gerçekliği ortaya çıkarsa eşyaların derhal iadesi talep edil-mişti. Ayrıca bu talep, sonradan İngiltere hükümetince Palmer için tazminat talebi hakkında yapılacak müracaatı da hiçbir suretle engellemeyecekti. Hariciye Nezareti, Harbiye Nezareti’nden, Nihat Paşa’nın bu işi yaptığı ortaya çıkarsa aldığı eşyaları hükümet namına mı yoksa kendi namına mı toplattırmış olduğunun özellikle orta-ya çıkarılarak bildirilmesini talep etmişti. Harbiye Nezareti’nin tezkeresinde Nihat Paşa ile alakalı husus şu şekilde izah edilmektedir; harbin başlarında düşman tarafın-dan Çanakkale’nin bombardımanı üzerine halk bütünüyle iç kısımlara gönderilmişti. Mevki-i Müstahkem kumandanı Nihat Paşa’nın, buradan ayrıldığı sırada büyük kısmı İtalya Konsolosluğuna ait olmak üzere kilitli eşyay-ı metrukeyi vapurla İstanbul’da-ki hanesine naklettirdiği rivayet edilmişti. Bunun yanında Nihat Paşa’nın İstanbul’a naklettirdiği söylenen eşyadan başka birçok subayın da örneğin Binbaşı Cihad Bey’in Çamlıca veya Bağlarbaşı’ndaki hanesine, 22 sandık ve denk Katolik papasına ait eşya gönderdiği rivayet edilmekteydi. Bu durum paşadan sorulduğunda verdiği cevapta; bombardıman etkisiyle yıkılan evlerde kalmış olan ve güvenli bir mahalle nakline imkân bulunamayan eşyanın, düşmanın Gelibolu’dan çekilmesini müteakip teftiş için Çanakkale’ye gelen Rauf Bey tarafından kurulan komisyon marifetiyle satılması üze-rine kendisinin de herkes gibi bazı eşyayı satın alarak bedellerini ödediğini ve mak-
168
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
buzlarının da kendisinde olduğunu belirtmişti. Satın aldığı eşyalar arasında konsolos-luklara ait eşyanın da bulunması akla gelebilirdi. Fakat eşyaları aldırtması münasebe-tiyle kimlere ait olduğunun tahkikine kendisince imkân ve mecburiyet görmemektey-di. Satın aldığı eşya içeriğine ait fiyat cetvelinin de yine kendinde mevcudiyetinden ve çoğunun mefruşatla alakalı eşyalar olduğu için harcanmadığından bahsetmekteydi. Her tarafta hükümet tarafından satılan emval-i metrukenin toplanarak sahiplerine iade edilmesi kararlaştırılmış ise kendisi, ödediği miktarın geri verilmesi koşuluyla elindeki eşyaları vermeye her zaman amade olduğunu belirtmişti. Yine 1333 (1917) senesi başlarında mutasarrıf Rauf Bey hakkında tahkikat için Biga’ya gelen mülkiye müfettişlerinden Hüsnü Bey’in emval-i metruke ve konsolosluk eşyasına dair başlat-tığı soruşturmada bu husustaki bilgi ve değerlendirmelerin, mesele hakkında heyet-i tahkikiyeyi layıkıyla aydınlatacaktı. Metruk eşyanın hükümet marifetiyle satılmış ol-ması göz önüne alındığında, Nihat Paşa hakkında cezai takibat gerektirecek bir du-rum görülememişti. Hariciye Nezareti’nin 12 Mayıs 1335 (12 Mayıs 1919) tarihli tezkeresinde; yabancılara ve konsolosluklara ait eşya meselesinin ilgililer tarafından müracaat yapılması beklenmeden hızlı bir tahkikat süreci ile çözülmesi, hükümetin şerefi noktasından gerekli görülmüştü. Bu, aynı zamanda hazinenin menfaati nokta-sından ve İngiltere ile İtalya yüksek komiserliklerine ikna edici ve yeterli bir cevap yazılabilmesi açısından önemliydi.
Çanakkale Mutasarrıflığından alınan 28 Eylül 1335 (28 Eylül 1919) tarihli tah-rirat, konsolosluklara ait eşya hakkında bilgi vermektedir. Tahriratta; Çanakkale’den nakledilen halkın meskenlerindeki eşyalarının çıkarılması, Nihat Paşa tarafından dü-zenlenen ve eski Mutasarrıf Rauf Bey tarafından onaylanan bir talimatnameye da-yanmaktaydı. Eşyaların ayırt edilmemesi, buna binaen de konsolosluklara ait eşya-ların ayrılmaması ve ihtiyati tedbirler alınmasından kaçınılması ile Rauf Bey’in iyi niyetinden uzaklaşılmıştı. Böylece iyi emellere mağlup olunarak eşyaların en kıymetli olanları bedelsiz bir şekilde Rauf Bey tarafından alındığı ortaya çıkmıştı. Eşyalar, mü-zayede ile satılması gerekirken kıymet takdiri yapılarak satılmıştı. Talimatnamenin bu fıkrası sadece askeriye için lazım olan eşyalar için geçerliyken bu muamele subaylar, memurlar ve çeşitli kimselere de teşmil edilmişti. Devlet dairelerine ve askeriyeye verilen eşyaya dair muhacirin idaresinde 48 kıta senet sureti olmakla birlikte bunlarda eşyaların cins ve kıymetleri yazılmıştı. Kıymetleri yazılmamış başka bir senet mev-cut değildi. Eski muhasebeci Mustafa Bey’in başkanlığı altında oluşturulan komisyon azasının, subayların ve memurların isimleri evrak-ı tahkikiye ve fezlekede yazılıydı. Evrak-ı tahkikiyeye bağlı 48 senette eşya almış olan subaylar Çanakkale’de olmadık-larından, eşya bedellerinin kendilerinden tahsil edilerek gönderilmesi mümkün de-ğildi. Bunun için mutasarrıflık, Harbiye’den subayların bulundukları kıtalara tebligat göndermesini arz etmişti. Satılan eşyalardan toplanan meblağ 144 bin 665 guruş 5 santimden ibaret olup Çanakkale Ziraat Bank ve mal sandıklarına yatırılmıştı.57
169
2 Mart 1335 (2 Mart 1919) tarihli Harbiye Nezareti’nin tezkeresinde Mutasarrıf Rauf Bey hakkında yapılan tahkikatta eşyaların alınmasında Nihat Paşa tarafından suiistimal yapıldığına dair deliller mevcut olduğundan, Nihat Paşa’nın cezalandırıl-ması için gerekli kanuni işlemlerin yapılacağı Dâhiliye Nezareti’ne bildirilmişti. Di-ğer taraftan Dâhiliye Nezareti’nin bir tezkeresinde Nihat Paşa’yı, sorumlu tutacak bir harekette bulunduğuna dair bir kayda rastlanmamıştı.58 Harbiye Nezareti 1 Mayıs 1335 (1 Mayıs 1919) tarihli tezkeresinde, yüksek komiserliklerin tekrar müracaatları-na ve hazinenin zarar görmesine sebep olabilecek taleplere mahal vermemek için bu meselenin mümkün olan en kısa sürede neticelendirilmesi hususunun ilgililere bildi-rilmesini talep etmişti.59
Çanakkale Mutasarrıflığı nafıa başmühendisi, İtalya Konsolosluğu’nun Saat Kulesi civarında bir konsolosluk olduğunu, yazıhanesi, ikişer katlı üç adet büyük birer depo ve mağazalar ile bir fırın ve bir de depodan ibaret bulunan mülklerinin ayrı ayrı baş mühendislik tarafından incelenerek bir rapor hazırlandığını belirtmişti. Bu rapor-dan anlaşılacağı üzere başlıca hasarlar, harp sırasında atılan güllelerin patlamasından ve seken şarapnel parçalarının etkisiyle meydana gelen cam ve kiremit gibi kısımların kırılmasından ibaretti. Bunun dışında konsoloslukta ağır bir hasar tespit edilmemişti.60 Şube reisi Hüseyin Niyazi, merkez memuru M. Fevzi, başmühendis Ali Nihat beyler, onarım bedeli keşfi yapmışlardı. Buna göre İtalya Konsolosluğu’nun ikamet katından itibaren zemin katına kadar olan onarım esas itibariyle kırılmış olan camlardan ibaret olup 13.380 guruştu. Binada genel itibarıyla tahribat yoktu. Bazı odaların duvarla-rında çivi yerleri ile ufak tefek sıva onarımı vardı. İkamet katında bulunan oda du-
DH.EUM.5.Şb. 75/51 (21 Teşrin-i Sani 1334- 21 Kasım 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (3 Teşrin-i Sani 1334- 3 Kasım 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (13 Teşrin-i Sani 1334- 13 Kasım 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (10 Haziran 1334- 10 Haziran 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (29 Mayıs 1334- 29 Mayıs 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (5 Mart 1334- 5 Mart 1918); DH.EUM.5.Şb. 75/51 (28 Şubat 1334- 28 Şubat 1918); DH.EUM.5.Şb. 79/12 (14 Kanun-ı Evvel 1334- 14 Aralık 1918).
170
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
varındaki yağlı boyanın küçük bir miktarı çatı akıntısından dolayı bozulmuştu. Bina İngilizlerin işgali altında olduğundan camlarla kapı takımlarının ne zaman kırıldığı, duvarlardaki çivi yaraları gibi hasarların ne zaman meydana geldiği anlaşılamamıştı.61
Dufaravel’e ait olup zarar gören ve kaybolan eşyanın bedeli toplamda 62,514 altın franktı. İtalya Yüksek Komiserliği, askeriye tarafından kullanılan ve hasar gör-müş olan mülkleri için adilâne bir kira takdiri ve hasarın derecesini tespit için bir me-mur tayin edilmesini talep etmişti. Hariciye Nezareti yaptırdığı tahkikat ve muhaberat neticesinde şu bilgilere ulaşmıştı; İtilaf Devletleri konsolosları bir kısım eşyalarını beraberlerinde götürmüşlerdi. Çanakkale’den ayrıldıktan sonra başlayan bombardı-manlardan sonra kasaba harp dolayısıyla tahliye edilmiş, birçok mülkün yanmasından dolayı çok miktarda zarar ve ziyan meydana gelmişti. Mevki-i Müstahkem Kuman-danlığı bir talimatname kaleme alıp bunu mutasarrıflığa göndermişti. Buna göre ma-halli halkın zarar ve ziyandan korunabilecek bütün eşyası ve bu meyanda da muharip devletler konsolosluklarına ait eşya bir heyet-i mahsusa marifetiyle depolara nakledi-lerek muhafaza altına alınmış, fakat hangi eşyanın kimlere ait olduğu kesinlikle tespit edilmemişti. Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı, bombardımanların devamı neticesi depolara konulmuş eşyaların korunmasında dahi tehlike ortaya çıktığından bunların tutarları, maaşlarından kesilmek üzere memurlara ve subaylara satılması hakkında müracaatta bulunmuştu. Hariciye Nezareti buna verdiği cevapta askeriyece lüzum görülürse bu eşyaların tekâlif-i harbiye mazbatası karşılığında toptan kendilerine tes-limini istemişti. Bu suretle almakta çekimser kaldıkları eşyaların mümkün mertebe muhafazalarına da imkân olmadığı takdirde müzayedesiz satılması gerektiği bildi-rilmişti. Bu sırada Biga’da görevli muhasebeci Mustafa Bey’in başkanlığı altında bir komisyon kurularak Çanakkale’ye gönderilmiş ve eşyaların kıymet takdiri suretiyle satılmasına dair liva idare meclisince alınan karar Çanakkale mutasarrıfı tarafından kabul edilerek komisyona bildirilmişti. Bu suretle bir kısım eşya komisyon tarafından satılmıştı. Satılan eşyanın tutarı 144,665 guruş 5 santimdi. Bu meblağ belirtildiği gibi Ziraat Bankası’na ve mal sandıklarına yatırılmış, eşyanın bir kısmı ilmühaber karşı-lığında memurlara ve subaylara, diğer bir kısmı da mazbata karşılığında askeriyeye verilmişti. Bu meyanda Rus ve İtalya konsolosluklarından hükümet ve polis daireleri için bedelsiz bazı eşya dahi alındığı anlaşılmıştı.
Bu işte suiistimal yapıldığından dolayı meselenin araştırılması için mülkiye mü-fettişi Hacı Hüsnü Bey tarafından inceleme yapılarak fezlekeli evrak-ı tahkikiye hazır-lanmıştı. Bunun üzerine Şuray-ı Devlet mülkiye ve maarif dairesince Mutasarrıf Rauf Bey’in muhakemesine karar verilmişti. Daha sonra dava evrakı Mahkeme-i Temyiz Ceza Dairesi’ne gönderilmişti. Eşyaların depolara nakli esnasında yapılan suiistimal-lerde bazı yüksek rütbeli subayların alakalı olduğu saptanmıştı. Daha öncesinde de evrak-ı tahkikiye Harbiye Nezareti’nce 23 Mart 1336’da (23 Mart 1920) Dersaadet I. İdare-i Örfiye Divan-ı Harp Riyaseti’ne gönderilmiş fakat sonradan I. İdare-i Örfiye Divan-ı Harbi bu evrak hakkında yetkisizlik kararı vermiş, ardından 18 Eylül 1337’de
61 BOA, DH.EUM.5.Şb. 79/12 (22 Haziran 1335- 22 Haziran 1919).
171
(18 Eylül 1921) Erkân’ı Divan-ı Harp’e gönderilmişti. Dufaravel’e ait bazı mülkler harpte askeriye tarafından kullanılmışsa da, seferberlikte vaz-ı yed edilecek emakin ve mebani hakkındaki 7 Mart 1332 (20 Mart 1916) tarihli kanunun 12. maddesine istinaden Harbiye Nezareti bu kullanımdan dolayı hiçbir şekilde zarar-ziyan veya kira bedeli ödemesine gerek görmemişti.62
Hariciye Nezareti’nin tahkikatından sonra Harbiye Nezareti de 5 Haziran 1337 (5 Haziran 1921) tarihli Dufaravel’in eşyasıyla alakalı yapılan birçok tahkikat ne-ticesi hazırladığı tezkeresinde şu sonuçlara ulaşmıştı; eşyanın bir kısmı şehit düşen ve mütarekeden beri çeşitli yerlere tayin edilen askerlere senet karşılığı verilmişti. Şehrin boşaltılarak idare merkezinin de Bergos’a naklinden sonra Çanakkale bölgesi ordunun askeri faaliyetlerine açık hale gelmiş, mühendis raporlarından bombardıman-lar etkisiyle şehrin bütün binalarının harap olduğu anlaşılmıştı. Konsolosluklara ve yabancılara ait binalar elden ele geçmek suretiyle çeşitli askeri kıtalar, mülkiye, do-nanma pazarı ve hatta bazı tüccarlar tarafından kullanılmıştı. Fakat bu kullanımların başlangıç ve bitiş tarihleri belli değildi. İstisna olarak bir örnek vermek gerekirse; bir fırın, 24 ay 14 gün Levazım Tahniye Komisyonu ile Ezine Amele Taburu tara-fından kullanıldığına dair Çanakkale İlga Komisyonu Levazımı tarafından bir işgal mazbatası düzenlenmişti. Belirtildiği gibi Çanakkale fiilen harbin cereyan ettiği bir bölgeydi. Buradan hareketle 7 Mart 1332 (20 Mart 1916) tarihli işgal kanununun 12. maddesinin son fıkrası ise şöyleydi; darü’l harekâtta bulunup icabat-ı harbiyeden dolayı düçar-ı hasar olan veya vaz-ı yed edilen mevaki için hazine-i maliyeden bir gûna tazminat veya bedel-i icar verilmez. Dolayısıyla binaların belirtilen kesimler tarafından kullanılmasından dolayı bir işlem yapılması gerekiyorsa bu da mülkiyeye düşen bir görevdi.63
Aslında harp dolayısıyla konsolosların mal ve mülklerine gelen zarar ve hasarın hükümet tarafından tazmini gerekmiyordu. Fakat konsolosluklara ait eşyanın memur-lar tarafından toplanıp depolara konularak bir kısmının emval-i metruke meyanında kıymet takdiri suretiyle satılarak veya mazbata ile ilmühaber karşılığında askerlere ve memurlara verilerek, bazı mülklerin de şahıslar, özel müesseseler ve mülki cihet tara-fından kullanılmasından dolayı sahiplerine tazminat ve kira bedeli verilmesi, üzerinde etraflıca düşünülmesi gereken bir durum ortaya çıkarmıştı. Gerek İngiltere gerekse
172
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
İtalya konsolosluklarına ait olup kaybolan eşyanın gerçek miktarı, çeşitli hususlardaki türü ve derecesi tespit edilememiş olması sebebiyle hepsi hakkında devletçe bir ka-rar alınması zaruri görülmüş ve mesele incelenmek üzere Meclis-i Vükela’ya havale edilmişti.64
2.2. II. Kolordu Kumandanı Nihat Paşa’nın Arîza ve İfadesi
Mülga II. Kolordu kumandanı Nihat Paşa tarafından Harbiye Nezareti’ne ve-rilen 8.2.1335 (8 Şubat 1919) tarihli arîzaya göre; I. Dünya Savaşı Kasım 1914’te başlamış, Nihat Paşa ise 3 Eylül 1331’de (16 Eylül 1915) Çanakkale Mevki-i Müs-tahkem Kumandanlığı’na tayin olunmuştu. Şehrin 5-6 km güneyinde bir çiftlikte bulunan karargâhına geldiğinde yukarıda da belirtildiği gibi Çanakkale kasabasının beşte dördünün yanmış, yıkılmış ve harap bir vaziyette olduğunu görmüştü. Yüzbin-lerce askerin geçtiği bir yer olan, halktan mahrum, asayiş ve düzenin olmadığı, terk edilmiş ev ve iş yerlerinin içlerindeki eşyanın suiistimale uğraması da doğaldı. Bu olağanüstü şartlar altında suiistimalin ve hırsızlığın önünü alma imkânı yoktu. Yine bu ortamda düşman taarruzlarıyla uğraşan kumandanlığının emval-i metruke bekçili-ği edemeyeceği ortadaydı. Mutasarrıf Rauf Bey de buna kanaat getirmiş ve emval-i metrukeyi güvenli bir yere nakline imkân bulamadığından bunun satılması suretiyle hem hazineye katkı sağlamış, hem de ihtiyaçtan veya cahillikle hırsızlık yapan asker ve ahaliyi divan-ı harplerin vermekte olduğu ağır cezalardan kurtarmıştı. Mutasar-rıflık tarafından kurulan komisyon eliyle satılan emval-i metrukenin satışında Nihat Paşa’nın hiçbir vazifesi ve alakası yoktu. Fakat kendisi de herkes gibi bu eşyalardan alarak bedellerini ödemişti. Bunu ispatlamak için de dört adet makbuz senedini gerek-tiğinde sunmak üzere saklamıştı. Çanakkale’den ayrılıp İstanbul’a vapurla kendisine nispetle getirildiği söylenen eşyanın bir kısmı kanunen satın aldığı emval-i metruke eşyası, diğeri de ailesini Çanakkale’ye getirdiği zaman İstanbul’a götürdüğü eşya idi. Bu eşya arasında tabii ki konsolosluklara ait eşya da olabilirdi fakat maiyetindeki subaylarla aldırttığı bu eşyaların kime ait olduğunu tespite ne imkân ne de zorunluluk vardı. Eşyanın Çanakkale’den nakli sırasında yangından ve tahliyesi sırasında küçük bir kısmı hasar görmüş ve kaybolmuştu. Her tarafta hükümetçe satılmış olan emval-i metruke toplanıp sahiplerine iade olunmak kararlaştırılmışsa ödediği meblağın- kul-lanılmış ve kaybolmuş eşya bedellerinden gerisinin- kendisine iadesi şartıyla mevcut olan eşyayı iadeye her zaman hazırdı.
1917 senesi başlarında Biga’ya Mutasarrıf Rauf Bey hakkında tahkikat yap-mak için Dâhiliye Nezareti’nden bir mülkiye müfettişi gelmişti. Mülkiye müfettişi Hüsnü Bey, Nihat Paşa’nın emval-i metruke ve konsolosluk eşyasına dair ifadesini almıştı. Nihat Paşa, bu meseleyi çözmek için kurulan Heyet-i Tahkikiye’yi aydınlat-mak için Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’nda bulunan kayıtlar arasından çıkarttığı 28 Nisan 1333 (28 Nisan 1917) tarihli ifadeye göre şu beyanatta bulunmuştu; İtilaf Devletleri’nin denizden bombardımanıyla başlayan taarruzları üzerine kumandanlık
64 BOA, DH.EUM.ECB. 32/8 (15 Kanun-ı Evvel 1337- 15 Aralık 1921).
173
hükümetten, halkın ve mahalli idarenin güvenli yerlere nakledilmesini istemişti. Bu tebligat üzerine hükümet kasabadaki ahaliyi alelacele civar köylere sevk ettikten son-ra bir iki gün Karacaviran’da kalmış, ardından Bergos’a çekilmiş ve İtilaf güçlerinin Gelibolu’dan çekilmesine kadar Çanakkale kasabasında hiçbir hükümet memuru gö-rülmemişti. Sadece Merkez Kumandanlığı maiyetinde olmak üzere 4-5 polis memuru bırakılmış ise de bunlar, halkı gönderilmiş olan kasabada hükümetin nüfuzunu sür-dürmek için değil, Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı’nın gerekli göreceği adli tah-kikatları takip etmek üzere Merkez Kumandanlığının emrine verilmiş ve emir olarak yalnız Merkez Kumandanlığını tanımışlardı. Mahalli idare kasabadan çıkmadan önce almış olduğu emir ve talimata göre konsoloslukları mühürleyerek muhafazaya almış olabilirdi. Ancak Çanakkale kasabasının güvende olmadığı ve içersindeki malların ve eşyaların tehlike altında olduğu Nihat Paşa’ya haber verildiği zaman eğer konso-loslukların mutlaka muhafazası gerekli idiyse, hükümetin hemen bunların emin bir mahalle naklini ihmal etmemesi gerekirdi.65
Konsolosluk eşyalarının muhafazasına, savaştan kaçan halkın geride bıraktığı eşyaların muhafazasından daha farklı bir kayıt ve özen gösterilmesine hiçbir mecburi-yet yoktu. Konsoloslukların bir kısmı hükümetçe mühürlenmişken Felemenk Konso-losluğu’nun Liman Reisi Arif Bey’in muhafazasında ve Amerika Konsolosluğu’nun da hususi bir gemiciye bırakılması da esasında o zaman hükümetin bu meseleye şim-diki gibi özel bir önem atfetmediğinin güzel bir göstergesiydi. Bununla birlikte ma-halli idarenin kasabadan çekilmesinden sonra kumandanlık, askeri durumun imkânı ölçüsünde münasip yerlere nöbetçiler koyarak kasabanın muhafazasında kendisini alakadar görmüş, emniyet ve düzeni sağlamaya çalışmıştı. Çanakkale’nin denizden ve karadan ateşler içerisinde kaldığında birçok eşya da zayi olmuştu. Askerin görevi olmadığı halde ateşler içerisinde kalan eşyaları kurtarmak için birçok asker gayretle çalışmış, yangından kurtarılan ve şurada burada halkın elinde görülen eşya imkânlar ölçüsünde toplanarak muhafaza altına alınmıştı. Çanakkale kasabasının korunmasına gayret edilmesine rağmen buradaki durumun olağanüstülüğü birçok uygunsuzluğa da sebebiyet vermişti. Mesela Çanakkale savaşlarının şiddetle sürdüğü aylarda Çanak-kale Boğazı’nın Anadolu ve Rumeli sahillerinden diğerine hemen her gün toplamda birkaç yüz bine ulaşan muharip kıtaları, onların cephane kolları ve geri hizmet kıtaları bütünüyle Çanakkale’den geçiyordu. Çoğu geceler merkez kumandanı kasaba dâhi-linde 4-5 bin neferin, birkaç yüz hayvanın iskânını temin etmek mecburiyetinde kalı-yordu. Soğuk ve yağmur altında savaş hatlarına sevk olunacak askeri bir gece olsun istirahat ettirebilmek için merkez kumandanı her müsait mağazayı, her münasip evi açmak ve askeri yerleştirmek için emir almıştı. Savaşta askeri zorunluluklar sebebiyle yapılması gereken bu iş dolayısıyla bazıları işlerine yarayacak şeylerin bir kısmını alıp götürüyor veya kırıp döküyordu. 30-40 kişiyle muhafazasına çalışılan bir yerde binlerce insanın gelip geçmesinden dolayı bu gibi hasarlar doğal olarak önemli değil-
65 BOA, DH.EUM.5.Şb. 79/12 (8 Şubat 1335- 8 Şubat 1919).
174
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
di. Bu gibi aceleci değerlendirmeler, askeri gerekliliklerin icap ettireceği icraatların gecikmesine de hiçbir zaman sebep olamazdı.66
İşte bu bakış açısına göre yukarıda da belirtilen 7 Mart 1332 (20 Mart 1916) tarihli kanunun 12. maddesi ileri sürülmekteydi. Bu gibi yolsuzluklara askeriye kayıt-sız kalamayacağından, beş on parça kıymetsiz eşyayı kurtarmak amacıyla değil, her şeyden önemli olan askerin düzenin korumak için hırsızlıklara karşı divan-ı harpçe en şiddetli cezaları uygulamaya başlamıştı. Bu suretle birçok güzide asker ki bun-ların çoğu da sadece yerden aldığı bir yumak iplik veya el uzattığı adi bir yorgan parçası için aylarca prangaya vurulmuştu. Üç numaralı divan-ı harp listesi emval-i metrukenin hangi yollarla hasar gördüğüne ve verilen hasarı sadece asker yapmayıp halkın da bu çapulcuğu yaptığına ve konsoloslukların hangi suretlerle açıldığına dair bir fikir verebilirdi. Bunlar da sadece tesadüf eseri yakalanıp cezası verilenlerdi. Faili meçhuller tabii ki çok daha fazlaydı. Çanakkale tahliye edilmeden önce askeri ihti-yaçlar için gerekli eşya usulüne göre tekâlif-i harbiye komisyonlarınca dükkânlardan satın alınıyordu. Fakat kasabanın tahliyesiyle askerin ihtiyaç duyduğu her türeden eşya dükkânlarda kapalı kaldı. Buna göre Gelibolu’da her gün siperlerde ecel ile pen-çeleşen askerlerin sürekli ihtiyaçları karşısında dükkânlardaki bu eşyanın mevcudi-yeti dolayısıyladır ki gerekli olanlarından yararlanma zarureti de ortadaydı. Bununla beraber savaşın ilk buhranlı günlerinde Çanakkale mıntıkasından askeri kıtalar gelip geçtikçe kasabada kendi kendilerine istediklerini keyiflerine göre almaya başlamış-lardı. Bu durum bir süre sonra yasaklanmış, merkez kumandanı, polis komiseri ve bir levazım memurundan oluşan bir komisyon kurularak askerin ihtiyaçları bu komisyon marifetiyle ve bir deftere yazılarak tedarik olunmağa başlanmıştı. Bunun yanında yine bu komisyon marifetiyle kimin dükkânından ne alındığı kayda geçirilerek birçok eşya Mevki-i Müstahkem levazım depolarına konmuştu. Savaşan bir ordunun bu eşyalar-dan ne derece istifade ettiğini de söylemeye gerek yoktur. İtilaf güçlerinin Gelibo-lu’dan çekilerek durumun kısmen sakinleşmesinin ardından livayı teftiş için gelen Mutasarrıf Rauf Bey ile görüşüldü. Yanmış, yıkılmış veya kapı ve pencereleri kırılmış hane ve dükkânlarda geri kalan eşyanın bu halde muhafazasına imkân görülemedi-ğinden bunların kasabada büyük birkaç binada toplanarak muhafazasına karar verildi. Aynı zamanda Çanakkale’nin savaş dolayısıyla civar köylere yerleşmiş ve buralarda aç, muhtaç, sıkıntı ve çaresizlik içinde kalmış olan Müslüman halkın ve bunların şe-hitleri ile hastanelerdeki düşkünleri adına hükümetin yardımını sağlayabilmek için Çanakkale merkez kazası işlerine bakmak üzere bir de nahiye müdürü tayin edilmesi kararlaştırıldı. 28 Şubat 1331 (12 Mart 1916) tarihli Mevki-i Müstahkem talimatının 1. ve 2. maddelerinde toplanan eşyanın hükümete teslim olunacak kaydı, kasabada son zamanlarda bir şekil almış olan mahalli idarenin varlığından ileri gelmişti. Diğer taraftan Çanakkale’nin idare ve halk olarak tahliyesinden sonra düzen ve asayiş için mülki idareden herhangi bir kuvvet ve vasıta bırakılmamıştı. Belirtildiği gibi sadece 4-5 polis merkez kumandanlığının emrine verilmiş, bunlar da iskele görevi ile kasa-
66 BOA, DH.EUM.5.Şb. 79/12 (8 Şubat 1335- 8 Şubat 1919).
175
ba ve civarda görülecek sivillerin tahkikinde görevlendirilmişti. Yine belirtildiği gibi Çanakkale’de konsolosluklar ve binalar hiçbir idare tarafından koruma altına alınma-mıştı. Öyle ki kasabanın tahliyesi ile Osmanlı Bankası, Ziraat Bankası ve bütün resmi daireler olduğu gibi bırakılarak gidilmişti. Hükümet harple ilgilenmekle görevliydi. Bundan dolayı Çanakkale gibi büyük ve halkından yoksun kalmış bir kasabanın ev ve dükkânlarındaki eşyayı muhafazayı ne taahhüt etmişti ne de edebilirdi. Fakat uzun süre Bergos ve Biga’da bulunan idarenin müsait zamanlarda eşyalar çok daha fazla hasar görmeden bunları güvenli göreceği bir yere nakletmeliydi. Dükkânların, evlerin ve konsoloslukların açılması meselesinde ise esasında bunları açan, İtilaf güçlerinin bombardımanları ve tayyare hücumlaraydı. Bu sebeple çıkan yangınlar duvarları yık-tı, kapı ve pençeleri harap etti. Her yeri muhafazası imkânsız bir hale koydu. Çanak-kale harp sahası olduğundan, her gün gelip geçen askerler ve civar köylerden çapul için gelen bazı kimseler tarafından yapılan hırsızlıklar günden güne arttı. Bu şartlar altında hırsızlığın önünü almak mümkün değildi. Rauf Bey’in gelişi ile oldukları yer-de muhafazalarına imkân görülemeyen eşyalar kaldırılarak nahiye müdürü ve askerin yardımı ile birkaç binada depo edildi. Nakil sırasında kırılacak olan bir takım ağır mefruşat da oldukları yerlerde bırakıldı. Depo edilen binalar civarında bulunan nahiye müdüriyeti binası tayyare taarruzlarıyla yıkılınca, depolardaki eşyanın da korunama-yacağı anlaşıldı. Çanakkale ve Kilid’ül Bahr yangınlarında evleri ve eşyaları zarar gören, aileleri köylerde ahırlar içinde sefil bir hayat geçiren subaylara mutasarrıflığın muvafakatiyle emaneten ve senet karşılığı gerekli olan bazı eşya verilerek ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı. Sonradan mutasarrıflığın Dâhiliyeden aldığı müsaade üzerine merkez livadan gelen ve askeriyeden de tayin olunan bir subaydan oluşan komisyon marifetiyle eşya satıldı. Mefruşatla alakalı eşya subaylara verilirken veya kırılaca-ğından endişe edilerek olduğu yerde bırakılmış olan eşya için dahi subaylardan senet alındı. Verilen eşyanın kullanımında hasara uğraması halinde tazmin ettirilmek üzere verilen eşyaya ayrıca fiyat da takdir edildi. Senetler nahiye müdüriyetindeydi. Yine karargâhlar, Rauf Bey’in açtığı mektepler, yetimhaneler, hastaneler, Biga’daki liva hükümet konağı ve memurlar için alınan eşyalar da bu emval-i metrukeden alınmıştı. Bunlarla alakalı vesikalar da nahiye müdürlüğündeydi. Çanakkale savaşları sırasında binaların açılmasını ve lazım olan eşyanın alınması emrini îcâbat ve ihtiyâcât-ı har-biye vermişti. Tekâlif-i Harbiye Kanunu da bu emri tereddütsüz yerine getirmek için gerekli olan kuvveti bahşetmişti. Zira Nihat Paşa, örnek olması babında ifadesine ek olarak ilişikte; Levazimat-ı Umumiye Riyaseti, İstanbul’daki askeri fabrikalarının son derece muhtaç olduğu palamudu her kime ait olursa olsun Çanakkale’den alıp gönder-mesine dair Mevki-i Müstahkem levazım reisine emr-i telgrafiyi sunmuştu. Çanak-kale kasabasının tamamıyla kül olmaması askerin gösterdiği sürekli gayret sayesinde olmuştu. Son olarak Nihat Paşa şunu belirtmiştir;
“Kudret-i beşeriyenin iktiham edemeyeceği mevani ve müşkülat karşısın-da zuhura gelebilecek bu gibi hasarat hiçbir yerde hiçbir suretle önüne geçile-meyecek felaketlerdendir. Eğer emval ve eşyanın hükümetçe taht-ı muhafazaya alınması mültezem idiyse bu keyfiyet kasaba uzun müddet fecayi-i harbiyeye sahne olduktan sonra icra edilecek tahkikat ve teftişlerle değil hükümet-i ma-
176
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
halliyenin kasabayı tahliye eylemesini müteakip hemen eşyanın emin bir ma-halle nakli ile en iyi surette temin olunabilirdi”.67
2.3. Mülkiye Müfettişi Hüsnü Bey’in Hazırladığı Fezlekeden Bazı Tespitler
Dağıtılan eşyalar hakkında Dâhiliyeye, Rauf Bey’in yolsuzluk yaptığına dair ihbarlar gelmişti. Rauf Bey ise hakkında yapılacak yolsuzluk soruşturmasından kurtu-labilmek için Dâhiliye Nezareti’ne gerçek dışı beyanlarda bulunmuştu. Halkın malını korumanın hükümete düşen bir görev olması çerçevesinde emir ve talimatlar verme-sine rağmen Rauf Bey, bunları yerine getirmediği gibi gelişigüzel kararlarla milletin malının zayi olmasına sebep olmuştu. Üstelik de takma ad kullanarak eşya satın al-mıştı. Görevinde gösterdiği tembellik ve gevşeklik dolayısıyla yapılan yolsuzlukları kapatmak için gerçek dışı beyanlarla Dâhiliyeyi iğfal etmişti. Buna göre Memurin Nizamnamesi’nin 26. maddesinin hükümlerinin uygulanması gerekliydi. Rauf Bey, konsolosluk eşyalarının muhafazasında da kusurlu ve kabahatliydi. Halk ve mahalli idare Çanakkale’den ayrılınca tabiatıyla konsoloslukların mal ve mülkleri ordunun muhafazasına kalmıştı. Ordu, imkânlar nispetinde bu mal ve mülkü muhafaza ettiği gibi konsoloslukları da muhafaza etmişti. Zira yangınlar ve kargaşa ortamında kon-solosluklar bir dereceye kadar zarar görmüştü. Konsoloslukların geri kalan eşyala-rı da yine muhafaza altındaydı. Rauf Bey’in livaya tayininden iki ay sonraya kadar da durum bu vaziyetteydi. Hükümet Çanakkale’yi terk eden halkın malını da aynı şekilde korumuş, askerin ihtiyacını tekâlif-i harbiye kanununa göre mazbata karşılı-ğında verilmesini emretmişti. Rauf Bey ise bu açık esasa rağmen yolsuz imzalarıyla konsolosluklara ait eşyanın da zarar görmesine veya kaybolmasına sebep olmuştu. Rauf Bey Çanakkale’ye geldiği zaman konsoloslukların yer takımlarının eşyası mev-cuttu. Çanakkale merkez memuru Abidin Bey, Rauf Bey ile konsoloslukları birlikte dolaştıklarını, Fransız, Rus ve İtalyan konsolosluklarındaki eşyanın nakledildiğini, nahiye müdürünün de orada olduğunu ve nakledilen eşyanın defterinin tutulduğunu söylemişti. Bu duruma polis İsmail Efendi de şahitlik etmişti. Eşyalar depolara nakle-dilirken, nakliyata Rauf Bey, merkez memuru Abidin ve nahiye müdürü Nusret beyler de nezaret etmişti. Hatta Rauf Bey’in Rus Konsolosluğu’ndan aldığı arabalar, yapı-lan tahkikatta Biga’da bulunmuştu. Rauf Bey, müdafaasında Çanakkale’de kapalı bir bina bulunmadığını söylemişti. Hâlbuki yapılan şahitlikler konsoloslukların kapalı, eşyalarının kısmen mevcut olduğunu göstermekteydi. Rauf Bey eşyaların bir kısmı-nı bedelsiz almış, bazı devlet dairelerinin de almasına müsaade ederek suiistimal-de bulunmuştu. Yine hükümet, konsoloslukların muhafazasını çeşitli kereler verdiği emirlerle livaya bildirmişti. Emin Nusret Bey, nahiye müdürü olduğu halde eşyaların ayrı ayrı depolara nakli ve müfredat defteri hazırlanması gerektiğini göz önünde bu-lundurmuşken, müstakil bir liva mutasarrıfı olarak hükümetin gereklerine vakıf ol-ması ve devletin emir ve kanunlarına riayet ve saygı göstermesi gerekirken Rauf Bey, meseleyi Nusret Bey derecesinde takdir edememiş, hükümetin amal ve makâsıdına muvafık surette vücuda getirilen intizamı bizzat ihlal etmiş, sonrasında sorumluluk-
67 BOA, DH.EUM.5.Şb. 79/12 (8 Şubat 1335- 8 Şubat 1919).
177
tan kurtulmak için tamamıyla gerçek dışı beyanlarla Dâhiliye Nezareti’ni aldatmıştı. Buna göre Rauf Bey hakkında ceza kanununa ve memurin nizamnamesi hükümlerine göre işlem yapılacaktı.68
Bab-ı Âli Hukuk Müşavirliği’nin değerlendirmeleri aslında önemli bir ölçüttü. Zira hükümetin harp dolayısıyla halkın mal ve mülküne gelen zararı karşılaması ge-rekmiyordu. Fakat eşyalar eğer kaldırılmışsa herkese ait malları ayırt edebilmek üzere gerekli tedbirler alınmalıydı. Eşyaların bir kısmı kıymet takdiri yapılmadan mazbata veya ilmühaber karşılığı verilmiş, bir kısmı da kıymet takdiri ile satılmıştı. Hâlbuki müzayede ile satılması gerekirdi. Bu da yolsuzlukların ve suiistimallerin önünü aç-mıştı. Emval-i metruke eşyasının satışı ve dağıtılması özellikle konsolosluklarla ala-kalı devleti yüklü miktarda tazminat ödemeye mecbur bırakabilecek bir durum ortaya çıkarmıştı. Çanakkale Mutasarrıflığı halka ve konsolosluklara ait eşyanın muhafaza maksadıyla toplandığını belirtmişti. Mütareke döneminde ise mesele İstanbul’daki İti-laf yüksek komiserliklerinin gündemine gelmişti. Bu durum hem devletin şerefi, hem de hazinesi ile alakalı bir sorun teşkil etmişti.
Askerin her türlü ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için tüm imkânlar seferber edil-miş, bütün kolaylıklar sağlanmaya çalışılmıştı. Bu noktada askerlerin ve memurların suiistimallere karıştığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan seferberlik dolayısıyla Harbi-ye Nezareti tasarruflarında kendini sorumlu görmemişti. Haliyle sorumluluk mülki cihetin üzerine kalmıştı. Harp dolayısıyla Çanakkale’nin askeri bölge ilan edilmesi, konsolosluklara ve bunların eşyalarına gelen zararların tazmini gerekliliğini ortadan kaldırmıştı. Fakat bu eşyaların toplanarak dağıtılması hassas bir durum ortaya çıkar-mıştı. Bu noktada hükümetin de konsoloslukların korunmasında ciddi ihmalleri ol-muştu.69 Çanakkale gibi yanmış, yıkılmış, halkı göç etmiş olağanüstü şartlarda altın-daki bir yerde hırsızlık, çapulculuk gibi uygunsuzluklar da kaçınılmaz hale gelmişti. Nihat Paşa, Rauf Bey’in icraatlarını yerinde bulurken, meseleyi soruşturmak üzere gönderilen mülkiye müfettişi Hüsnü Bey’e göre bütün olumsuzlukların müsebbibi Rauf Bey’di.70
178
Çanakkale’de Zarara Uğrayan Konsolosluk Mülkleri ve Eşyaları Meselesi (1914-1922)
Sonuç
Devletin önemli ve stratejik noktalarından bir olması dolayısıyla Çanakkale, I. Dün-ya Savaşı’nın da kilit noktalarından olmuştu. İtilaf Devletleri Çanakkale’yi geçebilme adına burada büyük bir tahribat meydana getirmişti. Bu çerçevede konsoloslukların da Çanakkale’de bulunmaları hem askeri hem de güvenlik açısından sakıncalı görülmüş, bu yüzden hükümet konsoloslukların Çanakkale’den uzaklaştırılmalarına karar vermişti. Bu noktada savaşın başında birçok konsolosluk Çanakkale’yi ya terk etmiş ya da konsolos-luk çalışanlarından birinin emanetine bırakmıştı. Bu eşyaların kimi zaman askeri, idari ve eğitim amaçlı olarak kullanıldığını görmekteyiz. Nitekim konsolosluk eşyaları diğer eşyalarla karışmış, neredeyse diğerlerinden ayrılamaz hale gelmişti. Osmanlı Devleti’nin giriş bölümünde de belirtilen konsolosluk hukukuna oldukça riayet etmeye çalıştığını an-lıyoruz. Özellikle askeri gerekçelerle konsolosluk binaları kullanılmak istenmiştir. Fakat bu arada unutmamak gerekir ki Amerika ve Felemenk konsolosluklarında görüldüğü gibi bütün konsoloslar, konsoloslukları hükümete emanet edip Çanakkale’den ayrılmamışlar-dı. İtilaf Devletleri’nin bombardımanları da konsolosluk binalarına ve içlerindeki eşyaya önemli ölçüde zarar vermişti. Hariciye Nezareti ise ileride uluslararası hukuk açısından sıkıntılara mahal vermemek adına daima yapılan tasarruflarda dikkatli olunması gerektiği hususunda uyarılarda bulunmuştur. Savaş ortamı, bu ortamın getirdiği kargaşa ve kar-maşa, askeri ihtiyaçların ve güvenlik önlemlerinin öne çıkması, uluslararası konsolosluk hükümlerinin tam anlamıyla uygulanmasını zorlaştırmıştır.
Savaştan Osmanlı Devleti’nin yenik ayrılmış olması Çanakkale’deki konsolos-luklar ve içlerinden kaybolan eşya probleminin mütareke döneminde de sürmesine neden olmuştur. Savaş şartlarından dolayı Çanakkale’de doğal olarak alınan askeri tedbirler çerçevesinde konsolosluklar da bundan etkilenmiştir. Ancak alınan bu ted-birlere birtakım yolsuzlukların da karışması devleti hukuki açıdan sıkıntıya düşürmüş, tazminat ve kira bedeli ödeme gibi durumlarla karşı karşıya bırakmıştır. Zira devlet, konsolosluk binalarının ve eşyalarının dokunulmazlığı ilkesini zedelemişti. Bunda İti-laf Devletleri’nin de konsolosluk ve savaş hukukunu ihlal edici hareketleri de etkili olmuştur. Mesele Şuray-ı Devlet’e ve Meclis-i Vükela’ya kadar gelmiş, sorumlular hakkında hukuki işlemler başlatılmıştır. Diğer taraftan Mondros sonrası, galip dev-letlerin Türkiye’yi bir yandan başta İstanbul olmak üzere yer yer işgale başladığı, Osmanlı ile nasıl bir barış anlaşması imzalanacağı ve bu kapsamda düzenlenen kon-feranslar ortamında sorun geri planda kalmıştır.
sarrıflığına, 1 Mart 1917’de Gelibolu, 7 Eylül 1917’de ise Ertuğrul (Bilecik) mutasarrıflıklarına getirildi. 18 Ağustos 1918’de açığa alındı. 10 Eylül 1921’de ise Kastamonu Kuzyaka Nahiyesi Emet Köyü mu-allimliğine atandı. Çeşitli yerlerde muallimlikler yaptı. Bu arada serbest de çalıştı. Belediye başkanlığı, belediye reis muavinliği ve yine kaymakamlıklarda bulundu. 31 Ocak 1945’te Ankara Belediyesi reis muavinliğinde iken emekliye ayrıldı. Bundan sonra Adapazarı’na giderek sahibi olduğu un fabrikasını 1956’ya kadar işletti. Ardından fabrikayı kiraya vererek Ankara’ya geldi. Ankara’da 15 Ekim 1965’te vefat etti. Fransızca, Arapça ve Bulgarca bilmekteydi. Silivri Kazası fahri hemşeriliği, 3. rütbeden mecidî, 4. rütbeden osmanî nişanları vardı. 1916’da harp madalyası ve maarif madalyası ile taltif edilmişti. Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, c. III, Mars Matbaası, Ankara 1968-1969, s. 1032-1033.
179
Kaynakça
Arşiv
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
DH.EUM.5.Şb. 33/29, 33/36, 48/9, 58/14, 61/35, 73/50, 75/51, 76/19, 79/12.
DH.EUM.ECB. 32/8.
HR.İM. 246/42.
DH.İ.UM. 19-19/1-2/1; 19-19/1-2/2; 19-3/1-14/2.
DH.İ.UM.EK. 123/7/1.
HR.SYS. 2165/1.
Kitap ve Makale
Adıtatar, Funda, İzmir İngiliz Konsolosluğu ve Siyasi Faaliyetleri (1878-1914), Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Doktora Tezi, İzmir 2011.
Akpınar, Mahmut, Osmanlı Devleti’nde Şehbenderlik Müessesesi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2001.
Aybay, Rona, Tarih ve Hukuk Açısından Konsolosluk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009. Çankaya, Ali, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, c. III, Mars Matbaası, Ankara 1968-1969.
Çelik, Recep, “Çanakkale Savaşları Sırasında Halkın Durumu”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı Çanakkale Muharebeleri 100. Yıl Özel Sayısı, sayı: 18 (Bahar 2015), ss. 411-430.
Erdönmez, Celal, “Tanzimat Devrinde İngiltere Konsoloslarının Kıbrıs’taki Faaliyetleri (1839-1856)”, Bilig, sayı: 58 (Yaz 2011), ss. 91-118.
Gunning, Lucia Patrizio, The British Consular Service in the Aegean and the Collection of Antiquities for the British Museum, Ashgate Publishing, England 2009.
Kalfa, Şahabettin, “Çanakkale’nin Konsolosları”, Çanakkale 1915, Magazine No: 7 (Aralık 2010), ss. 56-61. Kocabaşoğlu, Uygur, Majestelerinin Konsolosları, İletişim Yayınları, İstanbul 2004.
Kodaman, Timuçin- Akçay, Ekrem Yaşar, “Kuruluştan Yıkılışa Kadar Osmanlı Diplomasi Tarihi ve Türkiye’ye Bıraktığı Miras”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 22 (Aralık 2010), ss. 75-92.
“Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi (24 Nisan 1963)”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, c. 6, sayı: 2 (1986), ss. 248-298.
Kulu, M. Mustafa, “Çanakkale’de Görev Yapan İngiltere Konsolosları ve Vekilleri (1829-1914)”, Çanakkale I Savaşı ve Tarihi (Uluslararası Çanakkale Kongresi) , İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul 2006, ss. 427-442.
Polatcı, Türkan, “Ermeni Olaylarında Yabancı Konsoloslukların Rolü”, Ermeni Araştırmaları, sayı: 47 (2014), ss. 103-122.
Samur, Sebahattin, “XX. Yüzyıla Girerken Osmanlı Devleti’nde Konsoloslar ve Konsolosluklar”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 9 (1996), ss. 97-110.
Savaş, Ali İbrahim, Osmanlı Diplomasisi, 3F Yayınevi, İstanbul 2007.
Yeşilyurt, Yahya, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Tercümanların Rolü: Luigi Damato Vakası”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı: 20 (Bahar 2014), ss. 261-282.
Yılmaz, Özgür, “Victor Fontanier’nin Trabzon Konsolosluğu (1830-1832)”, OTAM, sayı: 35 (Bahar 2014), ss. 153-195.